Kahvaltıdan sonra Londra'ya doğru gitmek için trene geldiler. Tüm öğrenciler yavaş yavaş trene binmeye başlamıştı. Bazıları trenin dışında arkadaşlarıyla konuşuyordu. Harry, Ron ve Hermione de trene binip boş bir kompartıman aramaya başladılar. Bulunca yerleştiler hemen. Tren hareket etmeye başladıktan kısa bir süre sonra Ron ve Hermione, başkan oldukları için, kompartımandan çıkıp trende turlayıp öğrencileri kontrol etmeye başladılar. Harry de kompartımanda yalnız kalmıştı. Kafasını cama yaslayıp dışarıyı izlerken kompartıman kapısının açılmasıyla irkti.
Siyah boğazlı kazağının üstüne siyah ceketi ve aynı renk dar pantolonunuyla içeride belirdi Draco Malfoy. Kompartıman kapısını kapatırken kapının üstündeki küçük camın da perdesini indirmişti. Rahatlıkla Harry'nin yanına oturdu. Harry de gülümseyerek sevdiği adamı izliyordu. Beyaza yakın sarılıkta olan saçları yana doğru düzgünce taranmış, dudakları gerçek bir gülümseme ile yukarı doğru kıvrılmış, Harry'nin yüzünü inceliyordu o da.
"Senin Başkan olarak trende gezip öğrencileri kontrol etmen gerekmiyor mu?" dedi Harry alayla. "Sende bir öğrencisin, Harry Potter ile ilgileniyorum çünkü her an bir maceranın içine kendini atabilir, belli olmaz."
Kafasını Draco'nun omzuna yaslarken güldü Harry. "Nereden esti birden bire öğrencilerine bakmak? Sene başında arkadaşlarınla kompartımanda oturuyorsun diye Hermione ve Ron çok huysuzlanmıştı." dedi Harry yüzünden silemediği gülüşüyle. "Anlamıyorum. Grupça beni mi gözetliyorsunuz siz?" dedi Draco şaşkınca Harry'ye bakarken. Kısık sesli bir kahkaha attı Harry. "Yani, geçen sene trende dolaşıp birinci sınıflara bulaştın. Bu sene hiçbir şey yapmadan durunca dikkat çekti."
"Bunu harika olduğum için gözlerinizi üzerimden çekemediniz diye algılıyorum." dedi Draco, Harry'nin cevabını hiçe sayarak. Harry gülüp dudaklarını birleştirdi. Elini de Draco'nun boynuna yerleştirmişti. Draco da elini Harry'nin beline yerleştirdi direk. Öpücük tutkulu bir hal alırken Harry Draco'nun boynunda olan elini Draco'nun bacağına yerleştirdi. Dudakları ayrıldığında Draco Harry'nin alnına öpücük kondurdu. Burunları birbirine değerken ikisinin de nefes alış verişleri düzensizdi. Harry Draco'nun bacağında olan elini kasıklarına doğru yaklaştırmaya başladı.
"Ne yapıyorsun Potter?" dedi Draco muzip bir sırıtışla. "Bilmem." Şimdi Harry'nin eli Draco'nun kasıklarındaydı tam. Kumaşın üstünden okşayınca Draco dayanamayıp Harry'yi oturduğu yerde uzandırıp üstüne çıktı. Dudaklarını birleştirirken bir yandan Harry'nin tişörtünü sıyırıp eliyle açıkta kalan yerleri okşuyordu. Harry ellerini Draco'nun saçına çıkarmıştı. Draco kendini ona bastırırken Harry'nin tişörtünü çıkartıp yerle buluşturdu. Tekrar dudaklarını birleştirdi sertçe.
Kompartıman kapısının açılma sesiyle Harry refleks olarak Draco'yu üstünden ittirdi ve yere düşmesini sağladı. Kapıda Ron ve Hermione'yi görünce kızardığını hissetti. Ron önce eliyle Hermione'nin gözünü kapatmış ama sonra içi rahat etmeyince Hermione'nin arkasını döndürmüş bir de önüne geçmişti.
Ron'un yüzü ilk gördüğünde garip bir şekil alsa da şimdi gülmemek için kendini sıkmaktan morumsu bir renge girmişti. Harry ise kulaklarına kadar kızarmıştı. Yerdeki tişörtünü alıp üstüne geçirdi hızla. Draco söylenerek bir eli kalçasında kalktı yerden. "Senden nefret ediyorum Weasley!" diye böğürdü Draco. "En güzel anlarımın mahvediyorsun hep!"
Draco gözünden ateş fışkırtıp da onunla Ron'u öldürüyormuş gibi bakarken Harry oturur pozisyona geçmiş cama yapışık bir şekilde oturmuştu. Draco'nun tepkisi her ne kadar gülmek istemesine sebep olsa da utancı daha ağır basmış, gülmemişti. Draco başka bir şey demeden Ron'a kötü kötü bakarak odadan çıktı, çıkarken Ron'a omuz atmayı da ihmal etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...