"Beni dinlemeden gidemezsin." of of! Beni bırakmayacak belli! Ne diyor acaba? Merak ettim şimdi.
"Bana emir veremezsin!"
"Sevda lütfen... Lütfen beni dinle."
"Çabuk anlat. Çok vaktim yok."
"Özür dilerim." ne?! Özür mü?
"Ne?!"
"Evet. Doğru duydun. Senden özür diliyorum."
"Hayır."
"Anlamadım?"
"Hayır! Hayır! Hayır! Olamaz! Yok! İmkansız bu! Yok yok! Bu bir rüya! Kesin bir rüya!" iyice aklımı oynatmışım. Yok! Olamaz böyle bir şey! Gökhan benden özür dileyemez! Yok! Yapmaz ki bunu! Aradan ne kadar süre geçmiş. Özür dileyecek olsa o zaman dilerdi. Şimdiki sadece bir hayal. Gerçek değil bu. Bana o kadar lafı ettikten sonra özür dilemez ki o. Özür dileyecek olsa o kadar şey söyleyip de gitmezdi.
Kendine gel kızım! Sil o göz yaşlarını!
Haklısın. Benim dik durmam lazım. Hele de yaptığı onca şeyden sonra. Benim önce canımı acıtıp sonra da özür dilemeye hakkı yok! Bunu sadece bana değil, kimseye yapma! İnsanların kalbini kırma iznini ona kimse vermedi!
"Sevda kendine gel. Sevda lütfen." Abimin sesi kulaklarıma doldu. Hayır. Hayır ben onun özrünü kabul edemem!
"Hayır! Hayır! Ben bunu yapamam! Uzak dur benden! Kabul edemem ben bunu! Bana bunu yapmaya hakkın yok! Defol buradan! Defol git!"
"Sevda lütfen. Sakinleş. Beni affet. Eğer ölürsem... Eğer ölürsem senden helallik isteyemeden ölmüş olacağım. Lütfen affet."
Hah! Şuna bakın! Pişman olduğu için özür dilemiyor! Sadece ahireti düşünüyor! Tamam, eyvallah. Ahireti düşünmesi güzel bir şey. Ama yine de beni düşünmemesi yine canımı sıktı. Ben hâlâ onun için bir hiçim. Ve bir hiçten fazlası olmayacağım. Ben bunu yapamam, olmaz.
"Sevda lütfen. Kendine gel." abimin sesi yeniden kulaklarıma doldu. Sonra bir sarsıntı hissettim. Sarsıntı gittikçe arttı. Ve sonunda kendime gelmemi sağladı. Sandalyemde değildim. Bir yerde uzanıyordum. Ama nerede ve neden?
Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım. İlk denememde zorlandım ama becerdim. Gözlerim ışığa alışana kadar boş boş baktım. En sonunda gözlerim ışığa alıştı.
Abimin geniş, silah tutmaktan nasırlaşmış elini alnımda hissettim. Bakışlarım abimi buldu. Gözlerinde endişe kol geziyordu. Ama neden? Ne oldu bana?
Kendimi toparlamam lazım. Kafamı kurcalayan soruları bir kenara itip doğrulmaya çalıştım. Beceremedim. Abim hemen bana yardım edip geri yerine oturdu. Yanımda annem, Cemre, Ömer, Serkan ve o vardı. Ve bir de Burak. Burak gitmemiş miydi ya?
Tekrar bakışlarım abimi buldu. Ona soran gözlerle baktım. Derin bir nefes aldı. Birkaç saniye tuttuktan sonra bıraktı. Belli ki çok korkuttum onu. Ah benim canım abim. Neler çektirdi sana şu bahtsız kardeşin? Benim yüzümden az mı canın yandı abi? Benim yüzümden az mı üzüldün? Ah ulan dünya! Ne olurdu da o trafik kazasında ölseydim. En azından birkaç gün üzülür sonra bu kadar acı çekmezlerdi.
"Abi? Neden bana öyle bakıyorsunuz? Kötü bir şey inşallah?"
"Yok prensesim. Bayılmışsın. Burak senin yanından gittiği sırada bayılmışsın sanırım. Çünkü Gökhan, Burak senin yanından çıktıktan sonra fark etmiş bayıldığını."
"Gökhan mı? O neden evin içindeymiş?"
"Unuttun herhalde. Baygınlıktandır. Burak, seni eve bırakacağı zaman Gökhan'da ellerini yıkamak için eve gireceğini söylemişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER'İN SEVDA'SI~Bir Aşk Uğrunda
Teen Fiction🇹🇷💕 Ben Sevda Yılmaz. Doktor Sevda Yılmaz. Bu zamana kadar yılmayıp, pes etmeyip doktor oldum. Nice hayatlar kurtardım. Nice canlar iyileştirdim. Karşıma çıkan her insanın yarasına merhem oldum. Ben mahallenin süper ablası Sevda'yım. Her çocuğa y...