Bu kitapta bu zamana kadar yazdığım en iyi bölüm olabilir. Tabi bana göre :) İçime sinen bir bölüm oldu. Yorumlarınızla süslerseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar....
Cihan'ın aldığı beşik yatak odamıza kurulmuştu. Meğer dün biz alışveriş merkezindeyken sipariş vermiş. Birlikte almayı çok isterdim ama onun da harika bir tarzı vardı. Tam da benim isteyeceğim gibi beyaz sade bir beşik almış. Beşik kurulduktan sonra adamlar gitmişti. Biz de hazırlanan kahvaltı masasına oturmuştuk. Onlar bir şekilde sohbete dalmışken bende Alex ile ilgileniyordum. İzzet dedenin söylediklerine kulak kabartmıştım.
"...Ananenin uçağı bir iki saate iner. Onu hava alanından kim alacak?"
"Aksilik, bugün çok işim var dede. Şirketten birini yollar aldırırım." Cihan yemeğini yemeye devam ederken Ahmet araya girmişti.
"Sorun değil ya. Ben alırım onu. Hem birazdan Sevilay ile buluşacağız." Ahmet o kadar heyecanla konuşuyorduk mutlu olduğu çok belliydi. Aslı ile göz göze gelince kırkırdamıştı Aslı.
"Cihan akşama gecikme sakın! Bugün senin doğum günün. Kendi partisine geç kaldı dedirtme millete" Doğum günü mü? Bugün Cihan'ın doğum günü mü? Kahretsin! nasıl da unutmuşum. O kadar şey yaşamıştık ki tamamen aklımdan çıkmış. Hem bana sormadan parti düzenlemişler. Kesin Aslı'nın başının altından çıktı bu! Sorarım ben ona!
"Bilmiyorum yenge. İşim erken biterse gelirim. Hem bu parti işini de hiç sevmedim. Ne gerek var?" Unuttuğumu belli etmemeliydim. Bir de hediye işi vardı. Alex'in saçlarına öpücük kondurduktan sonra masadan kalktım. "Yetişmem gereken bir dava var. Size afiyet olsun." Ahmet'in arkamdan seslenmesiyle durmuştum.
"Ezra bekle. Birlikte gidelim." başımla onayladıktan sonra o da masadan kalkmıştı. Evden çıktıktan sonra arabaya binmiştik. Yolun yarısına kadar sessizdik. Işıklarda durunca sessizliği o bozmuştu.
"Ezra, seninle gelmek istedim çünkü seninle konuşmak istediğim bir şey var." Ona bakınca devam etti. "Nasıl başlayacağımı bilmiyorum o yüzden direkt söyleyeceğim. Sana yaptığım her şey için özür dilerim. Büyük haksızlık ettim. Affedebilirsen affet beni." Açıkçası şaşırmamıştım. İçinde hala bir iyi olduğuna inanıyordum. Tebessüm ederek konuştum.
"Ben seni çoktan affettim Ahmet. Bunu boş ver de sen, Sevilay ile aranız nasıl?"
"Sevilay çok iyi kız. Aynı bizim Aslı gibi biraz fazla konuşuyor ama hallediyoruz bir şekilde." İkimiz de gülmüştük. Ahmet beni mahkemeye bıraktıktan sonra gitmişti. Mahkemenin kapısından girerken istemsizce heyecanlanmıştım. Akın artık Ankara'daydı. Büyük ihtimalle her fırsatta karşılaşacaktık. Bu istemediğim bir şeydi. Onu her gördüğümde eski anılarım canlanıyordu. Neyse ki bugün onu görmemiştim. Dava bittikten sonra Cihan'a hediyelik almak için bir alışveriş merkezine gittim. Tüm mağazaları gezdim ama gönlüme göre bir şey bulamamıştım. Basit bir şey olsun istemiyordum. Manevi değeri olan, uzun yıllar saklanacak bir hediye istiyordum. Akşam saati de yaklaşıyordu. Elim boş bir şekilde eve dönmüştüm.
Daha kapıdan girmeden yemek kokuları burnuma dolmuştu. İçeri irdiğimde ise kaos! Herkes bir tarafta kokuşturuyordu. Süslemelerin güzelliğinden anlaşıldığı üzere Aslı halletmişti. Bu kız gerçekten işini biliyor. Firuze hanım hizmetlilere talimat veriyor, Aslı yemeklere bakıyordu. Alex de etrafta balonlarla koşuşturuyordu. Duyduğuma göre İzzet dede eşi ile birlikte gürültüden uzak arka bahçede kahvelerini içiyorlarmış. Ahmet de Sevilay ile birlikte geleceklermiş. Görünürde Cihan yoktu. Yolda aklıma gelen fikir ile hızla yatak odama geçtim. Duşumu alıp üzerimi değiştirdim. Cihan'ın hediyesini yapmam yaklaşık bir saat sürmüştü. En azından içime sinmişti. Daha sonra Alex'in üzerini değiştirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR-İ AŞK (TAMAMLANDI)
Teen Fiction25/05/2020 Bir gün uyandığınızda kendi yatağınızda olmadığınızı anladığınız zaman ne yapardınız? Kaçardınız değil mi? Ezra da onu yaptı. Kaçmaya çalıştı kaderinden, onu kendine hapseden kaderinden. Cihan'dan... - "Dışarı çık, yoksa!" "Yoksa ne?" Ezr...