Günümüz
"Abi çıldıracağım ya. Medine dilencisine döndük resmen !" dedi Ahsen alnını silerek.
Meryem elindeki badana fırçasını aniden sokağın ortasına fırlatmıştı. "Teymur denen o şıllığı var ya ben!? "
"Şşşş sakin ol." diyerek yatıştırmaya çalıştı Nilüfer.
Gülçehre ne dediğini anlamdığı için şaşkınca Meryem'e bakıyordu. "Şıllık ne demekdir Subay?"
Hazal Rabia çaktırmadan gülüyordu. Neyse ki Gülçehre bunu görmemişti. Elimle susması için işaret yaptım.
"Boşversene. Düşüncesiz öküzün teki. Ne zannediyordu acaba yaparken. Kendiliğiden silineceğini mi?" dedi Meryem tıslayarak. "Çok komik gerçekten."
O sırada bir sessizlik oldu. Bütün bu konuşmalar dönüp dururken biri hâlâ tüm yardımseverliği ile harfleri boyamaya devam ediyordu.
Ahsen kaş göz yaparak Miyase'yi işaret etti. "Ne yapıyor bu ya?"
Berra fısıldayarak konuşmaya devam etti. "Bugün tavuklu pilav var. Yemeği kaçırmamak için böyle yapıyor. "
"Heee anladım."
"Bian zannettim ki badanacı falan olmak istiyor. Böyle bir iştiyak ne hayatımda gördüm ne de başka bir yerde. " dedi Ahsen gülerek.
En nihayetinde Miyase elindeki fırçayı bir kenara savurdu. "Bitti. Hadi gidelim."
Hepimiz şaşkınca ona bakıyorduk.
Güldüm. "İyi madem gidelim."
'
İçeri girip üzerimizi değiştirdikten sona elimizi yüzümüzü yıkadık.
Yemeğe sonradan geçmiş olsakta tencerenin dibine yetişebilmiştik. Miyase ise üzgün bakışlarla tencerenin dibine bakıyordu.
"Ama bu bana yetmezki ?" dedi dudak bükerek.
"Sana değil hiç birimize yetmeyecek bu gidişle." diyen Meryem boş tabağı alarak masaya doğru ilerlemeye başladı. "Kahvaltılık çıkaracağım. Bari çıkıştan önce karnımız doysun." dedi.
Miyase diğerlerimize bakıyordu. Hepimizden fedakarlık beklediği aşikardı.
"Ben tavuk sevmiyorum iyi şanslar size. " diyen Berra'da oyunu kahvaltılıklardan yana kullanmıştı. "Tavuk yemektense yumurtlayamayı tercih ederim." diyerek Meryem'in yanına doğru ilerleri.
Nasıl bir cümleydi o öyle ya.
"Ooookey. Ben de kahvaltılık yerim." diyerek kızların yanına doğru ilerledim. Nilü, Gülçehre ve Hazal Rabia'da mutfaktaki dolaba bakmaya gitmişlerdi.
Geriye bir tek Ahsen ve Miyase kalmıştı. Masaya oturduğum sıra Meryem kolumdan dürtükledi. "Sence tabağı kim alacak? Çok heyecanlı."
Ahsen şöyle bir başlangıç yaptı. "Bence bölüşelim. İkimiz için de en hayırlısı bu. " diyerek gülümsedi.
Miyase küçük bir kahkaha attıktan sonra delice bakışlarını Ahsen'e çevirdi. "Kaç harf boyadın? "
"Ne harfi ayol? " dedi Ahsen.
"6" dedi Miyase.
Ahsen anlamsızca yüzüne bakıyordu.
"Seninki kaç? " dedi üzerine yürüyerek. "Kaç boyadın he? "
Ahsen geri çekilerek bizim yanımıza sıkıştı. "Aman deli mi ne ? Harf marf diyor. Aşağıda açlıktan asfaltı kemirdi herhalde. Yaramamış buna."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Bro
ChickLit"Biri kursun önündeki asfalta koca harflerle 'SENİ SEVİREM HAFIZ' yazmış." dedi Vesile Hoca. Sinirli bir şekilde güldü ve bakışlarını bize çevirdi. "Hem de kırmızı harflerle." Hocanın karşında dizilen biz, kendimizi gülememek için zor tutuyorduk...