Dün gecenin rüzgarlı soğuk havası, aniden yapan yağmur, kursa apar topar dönüş. Ne değişik bir geceydi o öyle diye düşünüyordu Efnan. Birden burnu gıdıklanmaya başladı. İçi geçer gibi oldu ve ardından hapışrdı. Bütün dersin konsantresini bozmuştu.
"Hapşu?!.. Elhamdülillah."
"Yerhamükallah." diyerek karşılık verdi Hoca. Sınıfı gözden geçirdi. Kimisinin burnu kızarık, kimisinin elinde mendil sürekli akan gözlerini silip duruyordu. İyi olan biri varsa o da Miyase'ydi.
Dersi devam ettirmek amacıyla dudaklarını araladığı sırada sınıf, yine başka hiç hapşırıkla inledi.
"Ha-ha-haaaapşuuuuuu elhamdülillah Hocam. " dedi Ahsen.
Hoca tekrar karşılık verdi. "Yerhamükellah."
"Yehdina ve yehdikumullah."
Meryem burnunu çekti ve öksürdü. Onun arkasından Hazal Rabia ve Berra kendini tutamamışlardı.
Süreyya Hoca rahledeki kitabı kapatıp derin bir nefes aldı. "Ne oldu size? Ne bu hal? "
"Hocam pencere açık kalmış galiba. Öhö. Öhö. Yağmur da yağınca... "
Süreyye Hoca gülümsedi. "Öyle olsa bütün kurs hasta olurdu. Nedense bitek sizin grubunuz hasta? "
"Hocam biz de bilmiyoruz." diyerek kendini acındırdı Ahsen. "Öhö. Öhö. "
"Siz bi Vesile Hoca ile görüşün bakalım. O ne diyecek." dedi ve rahleyi iterek eline kitabı aldı. "Böyle ders işleyemeyiz. Nilüfer arkadaşınızı da kaldırın. Yarım saattir kafasını koyduğu yerden kaldırmıyor. Çok kötüyse revire götürün."
Sınıftaki bütün gözler Nilüfer'e döndü. Gerçekten de uzun bir süredir kafası rahledeydi.
Hoca selam vererek sınıftan çıktı.
"Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve beraketüh. "
"Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve beraketüh. "
Bütün kızlar Nilüfer'in etrafına toplandı. Peçeteler yere atılmış ve sınıf eski enerjik haline geri dönmüştü.
"Bu da iyice abarttı ha. " dedi Ahsen gözleriyle Nilüfer'i işaret ederek.
O sırada Nilüfer kaşları yukarıda sırıtarak kafasını kaldırdı. "Nasıldım ama? "
"Öldün sandık." dedi Efnan.
"Bir ara nefessiz kaldığım doğrudur ama toparladım."
Ahsen burnunu beynine kadar çekip nefes verdi. "Şu tebeşir tozları da nasıl aklınıza geldi bilmiyorum."
"Harbi. Bir an gerçekten kendimi hasta sandım." diyerek güldü Efnan.
Hazal Rabia kendini tutamayıp tekrar hapşırdı. "Yalnız ben gerçekten hasta olabilirim."
"İki nane limona iyileşirsin merak etme."
"Evet şimdiki plan nedir? " dedi Berra. "Gülçehre bu sabah çıkış yaptı. Onu alışverişe tek başına mı göndereceğiz?"
Sınıftan tek bir ses halinde, "HAAYIR. " nidaları yükseldi.
"O zaman.... Veslie Hoca kim görüşür?"
Bu sefer ses çıkmamıştı. Herkes birbirine bakıyordu.
"SEN TABİİ Kİ?!"
Berra gülerek kafasını salladı. "AFERİN SİZE! "
'
Berra'nın Veslie Hoca'ya olan yoğun ısrarı üzerine kızlar için izin almayı başarmıştı. Tebeşir tozları biraz ucuz bir numara olsada işe yaramıştı. Vesile Hoca bulaşıcı bir hastalık olduğundan korkup anında çıkış yaptırmıştı onlara. Kızlar ise iyice inandırmak için çıkış yaparken bile sürekli öksürüp hapşırıyorlardı. Görev tamamlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Bro
ChickLit"Biri kursun önündeki asfalta koca harflerle 'SENİ SEVİREM HAFIZ' yazmış." dedi Vesile Hoca. Sinirli bir şekilde güldü ve bakışlarını bize çevirdi. "Hem de kırmızı harflerle." Hocanın karşında dizilen biz, kendimizi gülememek için zor tutuyorduk...