1 sene önce ( Arapça 1. Sınıf)
"Selamün Aleyküm Subaylar men Gülçehre. "
Grupta büyük bir sessizlik oldu. Gözüme mendil sokan kız artık bu işlevi bırakmıştı. Bi kaçı kendi arasında manasızca bakışmış ve gülmüşlerdi.
Tanımadığım bir diğeri kalkarak Gülçehre'nin hizasına doğru geldi ve asker duruşu sergiledi. "Aleyküm selam Komutanım."
Ahsen devreye girdi. "Nasılsın asker !"
"Sağol." bu sefer ses benim yanımdakilerden birinden gelmişti.
Ahsen hâlâ devam ediyordu. "İleri marş !"
Ve toplu bir şekilde kahkaha koptu. Hiç kimse birbirini tanımıyordu ama manasızca gülüyorduk. Gülçehre olduğunu söyleyen kız ise ortada kalmıştı. "Men heç ne başa düşmedim." dedi.
Ve herkes yeniden sustu. Evet bu kız Azerbeycanlıydı ama ne dediğini çözemiyorduk.
O sırada içeri Vesile Hoca girdi. Herkes oturuşunu düzeltmiş ve ona dönmüştü. "Evet arkadaşlar hepiniz hoşgeldiniz." derken gözleri benimle buluştu. Ağladığımı görünce şaşırmıştı. Genelde ağlamazdım. Hatta buradayken ağladığımı hiç hatırlamıyordum. "Efnan ne oldu sana? "
Tabii içlerinden biri ağzını tutamamıştı. "Hocam annesini özlemiş o yüzden ağlıyor. Tipik vaka. Biz ilgileniriz."
Vesile Hoca güldü. Böyle bir şey olmayacağını biliyordu. Hemen akabinde konuşmasına devam etti. "Bu yeni arkadaşınız Gülçehre. Azerbaycan'dan yeni geldi. İlk başlarda anlaşmazlık çekebilirsiniz. Eminim ki alışacaktır. Değil mi Gülçehre? "
Gülçehre'den anında neşe saçan cevabı geldi. "He muellim."
"Tamam, o zaman siz tanışmaya devam edin. Buçukta yemekhaneye geçeceğiz. "
"Tamam hocam Allah razı olsun. " dedi Ahsen.
Vesile Hoca o sırada sınıftan çıkmıştı.
"O cümle burda kullanılmaz. " diyen Nilüfer gülüyordu.
"Sussana sen ya. Şurda manevi ortama ayak uydurmaya çalışıyorum."
Ahsen ve Nilüfer'in hala burada olduğuna inamıyordum.
O anda biri arkamdan kucaklayıp başımı okşamaya başladı. Aslında daha çok başörtümü bozuyordu. "Ayy yavrum kıyamam ilk senen değil mi senin? Merak etme bir iki aya alışırsın. İlk hafta aileleri arattırmaya izin veriyorlar diye duydum."
Nasıl bir duruma düştüm ben böyle.
"Yalnız o hafız. Ayrıca kurstaki ikinci senesi sayılır. " dedi Berra.
İşte tam bu vakitten sonra herşey açıklığa kavuşmuştu. İlk başta kafamı bozan kız, daha sonrasında gözümdeki peçeteler geri çekildi.
"E niye ağlıyor o zaman bu? "
"Sende mi Azerbeycanlısın yoksa?"
Benden ses çıkmayınca yabancı olduğumu zannetmişlerdi sanırım. Bağıra bağıra konuşuyorlardı.
"Kızzz, yoksa sen Kıbrıslı mısın?!"
"Ay sağır mı yoksa? "
"Hem sağır hem de Hafız tövbeler tövbesi. "
"Subhallah, Allahu Teala Celle Celalühü nelere kadir görüyorsunuz değil mi? "
"İşaret dili bilen var mı bi iletişime geçelim. "
Hala da anlamadığım bu diyologlar içerisinde şaşkın şaşkın etrafıma bakıyordum.
"Ay korktu galiba suratına baksanıza."
Arka taraftan biri gelerek önüme oturmuş ve hiçbir şey demeden gülümsemişti. Hemen akabinde yaptığı hareketler ise hayatı sorgulayabileceğim cinstendi. Sanırım işaret diliyle kendini tanıtmaya çalışıyordu.
Tüm bu saçmalıklara son vermenin vakti çoktan vakti gelmişti. Konuşmak için ağzımı araladığım sırada Ahsen yerinden kalktı.
"Durun." dedi bilmişçe gülümseyerek. "Ben onu geri getireceğim."
Önümde garip hareketler yapan kız kalmış ve yerine bu sefer Ahsen oturmuştu. Gözlerine kapatarak elini başıma yerleştirdi. Bir şeyler okuyormuş gibi yapıyordu. Hemen ardından gözlerini açtı.
"Hımm. Sen baya bizi özlemişsin kardeşim." dedi gözleri sulanırken.
Hiçbir şey demeden sımsıkı bir şekilde direk ona sarıldım. "N-neden haber vermediniz? Neden bana söylemediniz geleceğinizi ha? "
"Yuh. Kızın dili çözüldü."
"Dilsiz değildi ki sağırdı."
"Ha konumuz şuan bu mu gerçekten?"
"Subhanallah siz Ermişlerden misiniz acaba? "
Uzun sıcak bir sarılmanın ardında elimle gözlerimi tekrar sildim ve etrafımda bie mucize olmuş gibi bana bakan kızlara döndüm.
"Efnan ben. Ranuna Medresesi'nde 2., Arapça'da 1. yılım. Hepiniz hoşgeldiniz. Kusura bakmayın şaşkınlıktan konuşamadım. Arkadaşladımı burada görmeyi beklemiyordum."
"Vay anasını be." dedi birisi faltaşı gibi gözleriyle. "Miyase ben. Tavuklu pilava bayılırım. Burdaki ilk senem ama ablam üç yıldır burada okuyor. Sen meşhur Soğuk Nevale Efnan olmalısın. Tanıştığımıza memnun oldum. Nâmını gelmeden önce çok duydum. Aynı sınıfta olacağımızı bilmiyordum. Çok sevindim."
"Soğuk Nevale Efnan mı? Böyle bir lakabım olduğu bilmiyordum. " dedim kaşlarımı çatarak.
"Soğuk nevale ne demekki? " dedi içlerinden biri.
"Bizim orda soyuq azıq üçün istifede olunur." dedi Gülçehre.
Ve bakışlarımız tekrardan Gülçehre'ye döndü. Evet bu sefer anlamıştık sanırım.
~
Aradan bir saat geçmiş ve yemekhaneden çıkmıştık. Ben, Ahsen, Nilüfer ve Berra birbirimizi tanıyorduk ama onun haricinde dört kız daha vardı. Bunlardan biri Gülçehre diğeri ise Miyase'ydi.
Adını bilmediğimiz diğer iki kişiden biri konuşmaya başladı. "Ben Meryem. Bilecikliyim. 18 yaşındayım."
"Bileciklileri de severim. En az Antepliler kadar." dedi Ahsen. "En küçüğümüz Meryem sanırım. 18'den aşağı olan var mı? "
Arkadan bir el kalktı. Sınıfta toplandığımızdan beri hiç konuşmamıştı bu kişi. Açıkcası bizden büyük duruyordu. Sınıfın büyüğü olarak bizi temsil edebileceğini düşünmüştüm.
"Yaş kaç bacım? " dedi Ahsen.
"15."
"Allahu Ekber" dedi Ahsen gülerek. "Hiç göstermiyorsun. Hatta bizden bile büyük duruyorsun. Acaba geç falan mı yazdırdılar seni? " dedi şüpheci bir şekilde yaklaşarak.
"Yoo hayır." dedi ince sesiyle.
Aslında şimdi konuşunca küçük olduğunu anlayabiliyordum.
"Adın ne? " dedi gülümseyerek. "Rabia. Hazal Rabia."
"Subhanallah, elhamdülillah ismin çok güzelmiş maşallah." dedi Ahsen.
Nilüfer onu tekrar dürtükledi. "Fazla abartmıyor musun acaba."
"Teşekkürler."
Vaktin diğer kalanında da yine böylece konuşmuştuk. Gece yatış olduktan sonra bizim eski üçlü benim yatağıma toplanmıştı.
"Eee nasılsın bakalım Soğuk Nevale Efnan biz yokken neler yaptın? " dedi Nilüfer fısıldayarak. "Koridordan geçen her kız bize garip bir şekilde bakıyordu? "
•
Açıklam kısmını yapmıyorum arkadaşlar direk diğer bölüme geçebilirsiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Bro
ChickLit"Biri kursun önündeki asfalta koca harflerle 'SENİ SEVİREM HAFIZ' yazmış." dedi Vesile Hoca. Sinirli bir şekilde güldü ve bakışlarını bize çevirdi. "Hem de kırmızı harflerle." Hocanın karşında dizilen biz, kendimizi gülememek için zor tutuyorduk...