"Evet, uyuyan arkadaşlar başlarmızı kaldıralım." dedi Eda Hoca.
Sabah namazı için mescitteki saftaydılar. Hafızlardan biri sabah surelerini okuyordu. Onlar ise dinliyordu. Çoğu kişi uykuluydu. Gece sohbetle geçen vakitler, sabah acısını böyle çıkarıyordu.
Birkaçı uykulu değildi sadece. Onlarda safın sonuna oturmuş, surelerden sonra geçilecek kahvaltı için pusuda bekliyordu. Gözler faltaşı gibi açık, sırt dik, arada sallanıyor ve göz kırpmadan mescidin halılarını süzüyordular.
Bizim grup ise ilk ders gireceği sınav için ders çalışmakla meşguldü. Hepsinin elinde birer Arapça kitabı, çalışıp duruyordular. Burada başarız olmaya hakkları yoktu. Bilerek çalışmayan ve ortama uyum sağlamayıp, edepsiz davranan kişiler uyarılar sonucunda kurstan ayrılmak zorunda kalıyordu.
Sureler bitmeye yakın devam ederken ortalardan bir horultu sesi duyulmaya başladı. Biri uyuyordu ve çıkardığı ses onu komik bir duruma düşürmüştü.
Ahsen gözleri kısık bir şekilde Efnan'ın bacağını dürtükledi. "Kim bu dinazor? "
Efnan sessizce kıkırdadı ve ön saflara doğru göz attı. "Bilmem ki. Küçüklerden biridir. "
"Kendi aramızda konuşmuyoruz arkadaşlar. "
Ahsen aldığı uyarı ile birlikte arkasına dönerek Eda Hoca'ya baktı. Kendisine bakıyordu. Çakma bir şekilde gülümseyerek önüne tekrardan geri döndü.
"Banaymış." dedi fısıldayarak.
Sureleri okuyan hafız Kuran'ı kapatarak bitiriş duasını yaptı ve giriş kapısında bekleyen Hocaya döndü.
"Bitti Hocam."
Eda Hoca başını tastikler manada sallarken, elleri arkada bir komutan edasıyla bizleri süzdü.
"Kahvaltıya geçebilirsiniz. Sınıflara ve yatakhaneler dağılmadan direk yemekhaneye gidiyoruz. "
Kahvaltı haberini alan arka saf Eda Hoca'nın önünden gülümser bir şekilde geçtikten sonra son sürat bir maraton koşucusu gibi koşturmaya başladı.
"Sabahın altı buçuğunda ne bu enerji anlamıyorum ki. Sanada kraliyet sofrası hazırlandı anasını satayım. Altı üstü peynir zeytin yiyoruz." dedi Ahsen söylenerek yerinden kalkarken, başı dönmüş olmalıydı ki biran yerinde sendeledi.
O sırada ışıklar Eda Hoca tarafından kapatılmıştı.
"Dur. Dur. Tut beni. Kör oldum galiba." diyerek kollarıyla tutanacak bir şey aramaya kalkışmıştı.
"Mescidin ışıkları kapalı, görmemen doğal Ahsenciğim." dedi Efnan. "Hadi inelim biran önce."
"İnelim bakalım, inelim."
Ve kahvaltıdaydılar.
Önceden inen kişiler çoktan çay bardaklarını yarıya indirmişti. Bazıları ise kafası masaya gömük bir şekilde yarım kalan uykusuna devam ediyordu.
Kendi maslarına gelen kızlar sırayla yerlerine oturudu. Meryem çay bardaklarını doldurmaya başlamıştı. Aynı zamanda demini tam almamış çay yüzünden söylenip duruyordu.
"Şu yeni mutfakçılara çay demlemeyi öğretemedik ya. " dedi sinirli bir şekilde. Ardından termosu sertçe masaya koydu. "Yeter ya." diyerek ellerini göğüsü üzerinde birleştirdi ve burnunda solumaya başladı. Nefes aldıkça burun delikleri büyüyordu. Gözlerini peynir tabağından ayırmadan ayağıyla ritim tutmaya başladı.
Nilüfer 'ne oldu buna' dercesine diğerlerine baktı.
"Hafta sonu bir şeyler olmuş." dedi Berra fısıldar bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helal Bro
ChickLit"Biri kursun önündeki asfalta koca harflerle 'SENİ SEVİREM HAFIZ' yazmış." dedi Vesile Hoca. Sinirli bir şekilde güldü ve bakışlarını bize çevirdi. "Hem de kırmızı harflerle." Hocanın karşında dizilen biz, kendimizi gülememek için zor tutuyorduk...