bölüm 13 DAVETİYE

116 9 3
                                    

artık, tamamıyla anladım günlük. dün, beni öpmesini ona yakın durmak istemediğim için kabul etmedim, başka bir neden için değil. hayatımda tüm bu şeyler olmasa ve normal bir yaşantım olsa, beni öpmesini kabul eder miydim , emin değilim ama ilkimin sahibi olmasını isterdim. bunu biliyorum. o beni sadece ilkimi çalmamak için öpmek istemedi,ama buna emin olamıyorum. ya başka bir neden varsa altında, ya beni öpmek istememişse. zaten onun "sevgilerinden" olmak istemiyorum. daha o kadar kafayı yemedim. emin olduğum bir şey daha varsa, bu hislerimi şimdilik gün yüzüne çıkartmamak, içimde bastırmaya çalışacağım çünkü  onun her zamanki sevgililerinden farklıyım. eğer benim sevgimi onların sevgisi gibi görürse basitleşirim,  bunu istemiyorum.

annemin sesiyle babamın harfleriyle yazdığım günlüğümü yatağın altına attım.

"aylin gelmiş" aylin, ne işi vardı onun burada. daha onu tanımıyordum bile. ne cesaretle evime gelebilirdi ki. hızla aşağı koştum. üzerindeki diz üstü elbiseyi düzelten aylin beni gördüğünde gülümsedi.

"simin,  senle tanışma fırsatım olmadı ama duygunun gurubunda olan herkesle iyi anlaşırım, umarım senle de öyle olur. bunu getirmeye geldim" bana bir kart uzattı. "on dokuzuncu yaşımın şerefine okulun arkasındaki kafede bir davet düzenledim. özel girişli önüne gelen herkes içeri giremez. guruptakilere haber versen de beni evlerine gitmeye uğraştırmasan, daha çok işim var çünkü malum, her zaman on dokuz olmuyoruz yani" bir elimdeki karta, bir de ayline baktığımda sahte bir şekilde gülümsedi. annem bana bakarak mırıldandı.

"simin biraz konuşsak" aylin anneme bakıp aynı sahte gülümsemesini sergildi.

"keyfinize bakın. üst kattaki mavi kapılı oda senin değil  mi, orada bekliyorum" boynuna astığı çantayı düzeltip sekerek yukarı koştu ve odama girdi. annemle babam, olanlaarı şaşkınlıkla izliyordu.

"ne ara bu kadar çok kişiyle yakın oldun" diye sordu annem. Keşke bilseydim. Ben aylinle yakın değildim ki. omuzumu silktim.

"bununla yakın değilim, adımı bile nereden bildiğini bilmiyorum, kaldı ki burayı nereden biliyor, hiçbir fikrim yok" babam söylendi.

"kıvırcığın sevgilisi mi bu" başımı yukarı aşağı salladım ,cebimden telefonumu çıkartıp guruptakilerin beni eklediği "Karılar Üstündür" isimli guruba mesaj yazdım. son günlerde Bade ve Derinle çok iyi anlaşmaya başlamıştım. anladığım kadarıyla Zafer, kendi havasında sessiz bir tipti ama gerektiği yerlerde ve zamanlarda çok agrasif ve sorunlu birisi olabiliyordu. onun sevgilisi derin, hayat enerjisini hiç kaybetmeyen neşeli biriydi, somurtuk olsa bile insanları her zaman gülümsetmeyi başarıyordu, ama yeri ve zamanı sinirli olmasını gerektiren bir yerde ise, saldırıp laf söylemekten de kaçınmıyordu. Doruk, guruptaki her şeyi dalgaya vuran, ama sinirli olan tek kişiydi. öyle birinin varlığını yeni öğrenmiştim. Duyguna göre daha yapılı olsa da, duygunun dövüş yetenekleri daha iyiydi. doruğun sevgilisi bade ise derine çok benziyordu. karakterleri neredeyse aynıydı, tek fark, bade doruk gibi her şeyi dalgaya vurmayı çok seviyordu. öyle ki, önünde biri ölse, "ay burası şimdi ceset kokar" diyebilecek bir karaktere sahipti. ama yeri geldiğinde aşırı saldırgan olabiliyordu. guruptaki en sorunlu kişiler ben ve duygundu. ikimiz de birbirimize tıpa tıp benziyorduk. sessiz bir ortamda sessizliğimizi korur, tek bir laf etmezken neşeli bir ortam olduğunda ayak uyduruyorduk. bukalemun gibiydik, ortamın şartları ne olursa olsun uyardık, ama asıl rengimiz yeşildi işte, pembenin ortasında yeşilken göze batardık. içimize gömdüğümüz acılar yeşildi, biz ise onları yok etmek istercesine pembeydik. işe yaramıyordu. neşeli olsak da acılarımız guruptakiler tarafından belli ediliyordu. anlıyorlardı. bir diğer öğrendiğim şeyse hepsi aylinden nefret ediyordu. kızlar nefret ettiklerini rahatça söylerken, diğerleri duyguna olan saygılarından bir şey söyleyemiyordu. bazen karmaşanın liderinin duygun olduğunu düşünüyordum. onlarca cesedin sorumlusu Duygun Kavak olabilir miydi. aklımdaki düşünceleri savıp guruba mesaj yazdım.

Aylin hanımcığımız nereden bulduysa(!) evimi bulmuş. kart verdi VIP girişli doğum günü partisine. ha bir de dedi ki, sizin guruptakilere de söyle uğraştırma beni onların evlerine götürtürmekle. haberiniz olsun.

Gurba ard arda mesajlar yağmaya başladı.

Pislik

Şerefsiz

Namussuz

Köpek

Kızların mesajlarını kesen duygunun mesajıydı.

Ben söylemedim evinin yerini. En son okul açılmadan konuştum onla umurumda değil ne yaptığı.

Gelen mesaj hem nedenini anlamasam da canımı acıtmış, hem de bir umudun  içimde yeşermesine neden olmuştu. yersizdi belki ama, umuttu işte. O benim her zaman yanında olacağım, ama hiçbir zaman tam anlamıyla yanında olamayacağım bir buluttu. Her zaman yanında ama bir o kadar da uzak bir bulut...

o yellozun "partisine" gitmiyoruz değil mi"

mesaj Bade den gelmişti, hemen altına bir mesaj daha geldi.

kusura bakma simin, alışkanlık olmuş. üzülme ya her sarışın yelloz değil.

dalga geçerek attığını düşündüğüm mesaja gözlerimi devirmekle yetindim. o sırada duygundan mesaj geldi.

gideceğiz. doğum günü gelmeden ondan ayrılmamam için bana yalvardı. eh,o gün ne zaman ayrılacağımı söylemedi. herkesin ortasında ilan-ı ayrılık yaparsam daha iyi olur.

onaylarcasına mesajlardan sonra derin konuyu böldü.

simin, hala evinde mi o yelloz

beklemeden cevap yazdım

hee evde

hızla cevap geldi.

bana bak yanlız bırakayım falan deme onu, vallahi gider domuz yağı falan sürer etrafa. beklenir o yellozdan

dediği şey aklıma geldiğinde hızla merdivenlerden yukarı çıkıp yanına gittim. çantasında bir şey saklıyormuşçasına geri atıp ayağı kalktı.

"ay gideyim ben artık. daha davetiye göndereceğim" merdivenlerden koşarak aşağı indi. bir şey sakladığı belliydi. çok belliydi ama onu tutup "bir şey mi aldın" diye soramazdım. yapacak bir şeyim yoktu. aklıma gelen şeyle hızla yatağımın altına baktım. her zaman yatağımın altında sakladığım mavi kadife kapaklı günlüğüm, şimdi neredeydi?

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin