bölüm 8 BIÇAK

133 10 0
                                    

Karanlık. Bu zamana kadar hiçbir zaman yadırgamadığım, aksine, benim gibi olduğunu düşünüp, insanların ön yargılarına karşı büyü bir zevkle kucak açtığım karanlık, beni şimdi ürkütüyordu. Nedeni yoktu, sadece, buralar fazla karanlık ve ıssızdı. Karanlığı sevsem de çıkmaz sokaklarla dolu bu sokakla irkilmemek elde değildi. Temkinli olmakta fayda vardı sonuçta, değil mi?

Attığımız her adım, bizi daha da ıssız sokaklara sürüklüyordu. En ufak bir seste irkiliyordum. Yanımda yürüyen Duygun un adımları çok sert ve kendinden eminken benim bir kedi gibiydi, korkak ama güçlü durmaya çalışan.

"Duygun" diye mırıldandığımda hızla bana döndü. Korktuğum için Birkaç adım geri gittim.

"Sana zarar vereceğimi mi sanıyorsun" diye sordu şaşkınlıkla, başımı iki yana sallayıp her stres yaptığımda yaptığım gibi başımı kaşıdım.

"Hayır, sen birden öyle dönünce" kaşlarını çatsa da dudaklarında bir gülümseme vardı.

"Korktun mu" yüzüm ısınırken etrafa bakındım. Konuyu bir an önce değiştirmeliydim.

"Ne işimiz var burada" ilerlemeye başladığında yanlız kalmaktan korktuğum için peşinden ilerledim.

"Karmaşayı görmen gerekiyor. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmelisin. Hayat toz pembe değil, bunu biliyormuşsun ya, kalanları da öğrenmen gerekiyor" duraksadığında adım atmayı kestim. Yavaşça arkama geçip atkuyruğu yaptığım parlak bebek sarısı saçımdaki tokayı hayatında yaptığı en önemli iş buymuşçasına çıkarttı. Pembe lastik tokayı cebine atıp önüme geçti ve konuştu.

"Ortama ayak uydurmazsan göze batarsın" belime gelen saçlarımı düzeltti. Nefesimi tutmuştum. "En azından olabildiğince" üzerimdeki yüksek bel bebek mavisi eşofmanıma ve kısa kollu toz pembe bol tişörtüme baktı.

"Göze batacağım yer neresi olabilir ki" ilerlemeye başladığında peşinden devam ettim.

"Her yerde. pembelerinle her yerde göze batarsın pamuk şeker" bir sokağa döndüğümüzde her yerden daha karanlık olduğunu gördüm. Gündüz vakti bu karanlık sokakları nereden bulmuştu.

"Ve" dedi son harfini uzatarak, sokağın sonuna yaklaşıyorduk. "Karmaşaya" her sesli harfini uzatıyordu. Sokağın sonundayken neşeyle konuştu "hoşgeldin" döndüğü yere baktığımda telaşla gözlerimi kapattım.

"lanet olsun" diye çığırdım ellerim gözlerimdeyken. Bazıları duvarlara yaslanmış öpüşürken diğerleri buna bile gerek duymamıştı.

"Duygun. Son zamanlarda gelmedin buralara, merak ettik. Kreşten çıkmış gibi gözüken kız kim, yenilerden mi" bana mı demişti o.

"Hee kreşten çıktım. Doğrusunu söylemek gerekirse kreşten çıkıp böyle bir yere gelmek saçma oldu ama" bir yere sürüklendiğimi hissettim.

"Başıma iş alacağım" getirmeseydi beni buraya. Karmaşa denilen yer burasıysa , onun ne işi vardı burada? . Gözlerimi aralayıp baktım, çoğu kişi normal haline dönmüştü.

"Böyleleriyle işin olmazdı senin, ne oldu da değişti kararın" duygun cebinden sigara çıkartıp yaktı ve dudağına götürdü.

"Kararlarımı ne zamandan beri sorgular oldunuz." Herkes gözlerini kaçırdı. Duygun duvara yaslanıp dirseklerini çıkıntıya koydu.

"Bunu söylememi istemediğini biliyorum pamuk şeker ama uzun bir süre buradayız" kaşlarımı  çattığımda onun yanında durmam için işaret yaptı.

"Nasıl uzun bir süre buradayız" ellerini iki yana açtığında çemkirdim.

"Karmaşa dediğinde daha farklı bir şeyler düşünmüştüm ama beni neresi olduğunu bilmediğim bir yere getirdin, kim bilir hangi olayların baş rollüğünü yapmış olan duvarlara yaslanıyorsun, ayrıca yanımda sigara içiyorsun ve annem eğer kokuyu anlarsa beni öldürür" herkes kendi halinde olduğu için kimse umursamamıştı. İç çekip üzerindeki hırkayı çıkartıp bana uzattı.

"Pamuk şeker iğrenmesin. Giy şunu öyle yaslan" elindekini hışımla alıp üzerime giydim.

"Tokamı ver" dedim elimi ona uzatırken kaşlarını çattı.

"Ne"

"Ne simi var tokamı ver. Güzelim saçlarımı kimlerin yaşantılarının başrolü olduğunu bilmediğim duvara sürtemeyeceğim kusura bakma" bıkkınlıkla elini cebine attı ve tokayı çıkarttı. Saçımı düzgün olup olmamasını umursamadan bir at kuyruğu yapıp öne aldım ve elimle yoklayıp duvara yavaşça yaslandım.

"Karmaşa dediğimde ne sandın çok merak ediyorum" omuzumu silktim. Yanlışlıkla duvara değen elime bakıp iğrenerek üzerimdeki unun hırkasına sürttüm.

"Ne bileyim ben. En azından böyle her an bir şey çıkacak izlenimi olan bir yerde olmazdım" rahat tavrını bozmadan konuştu.

"Benim yanımdayken güvendesin. Ayrıca duvarın bu bölümü, benim yaşattıklarımın baş rolü" sinirle derin bir nefes aldım.

"Eve gittiğimde elimi çamaşır suyuna gömeceğim. Bu muydu yani karmaşa dediğin" başını iki yana salladı.

"Asıl karmaşa" ileride duran iki kişiyi gösterdi.

"Orada başlıyor" ilerideki adam cebinden çakıya benzeyen bir şey çıkarttı. Öne doğru adım attığımda bileğimi tutup sertçe,

"Bulaşma" diye özet geçti. Adam karşısındakinin üzerine yürümeye devam ediyordu.

"Nasıl bulaşmayayım öldürecek adamı" omuzunu silkti.

"Bizi ilgilendirmez" elimi elinden kurtarıp adamın yanına yürüdüm. Hızla peşimden geldi.

"Hop, abi ne yapıyorsunuz. İnsan gibi konuşmak varken bıçak mıçak. Vallahi birinin kulağına gitse kaç sene hapis yatarsın benden söylemesi" adam sinirle bana baktı. Sabır dilercesine derin bir nefes aldı.

"Duygun al başımdan yeni oyuncağını sinirleniyorum" duygun yanıma geldi.

"Hayırdır oyuncak falan. Kimsenin oyuncağı değilim ben de sen o elindeki çakının oyuncağı olmuşsun. Ona güvenerek diyorsun asarım keserim. O olmasa, affedersin ama bir bok yapacağın yok yani. Olacak iş değil böyle asmak kesmek yakışıyor mu koca adam olmuşsunuz. Ne yaptın kardeşim sen" dayak yiyen adam konuştu.

"Sevgilisiyle yattım" nasıl bir yerdi burası böyle. Herkes birbiriyle umursamadan düşüp kalkabiliyor muydu.

"Oha, hak ediyorsun yani sende. Ama pişmandır, kimse ölümü istemez. Pişmansın di mi" adam başını iki yana salladı.

"Değilim. Yine olsa yine yaparım. Ha bu kez zorla mı olur onu bilemem de" duygun bana baktı.

"Çakıyı elinden alıp dövüyorum. Çelimsiz sende" başımla onayladığımda adamın yanına hızla gidip elindeki çakıyı aldı ve arkadaki guruba fırlattı. Çelimsiz olan adam etrafa şaşkın şaşkın bakınırken fırsattan istifaden yanına gidip kolunu tuttum ve birkaç kez döndürüp sırtına götürdüm, hızla öne eğildiğinde sırtına bir yumruk atıp yere serilmesini sağladım. Acıyla bağırmasını karnına attığım tekme kesmişti. Duygun adamı yere serip benim gibi karnına tekme attı ve yanıma geldi.

"Hah" diye bağırdı. "Bak bakalım nasıl dövülüyormuş adam" vurmam için yumruğunu bana uzattı. Kararsız kalsam da başka yapacak bir şeyim yoktu. Yumruğuna , hırkanın büyüklüğünden tamamıyla kumaşa sarılan yumruk yaptığım elimle vurduğumda bana baktı.

"Göze battığın yerden gitme vakti pamuk şeker, hadi" sokağın sonuna ilerlediğinde peşinden koşmaya başladım.

"Şimdi nereye" dudaklarında ince bir gülümseme oluştu.

"Şimdi senin karmaşana gidiyoruz. Benim karmaşam sana hiç uygun değil. Onu anladım" benim karmaşam, ne zamandan beri benim karmaşam vardı ve duygun onu biliyordu?

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin