bölüm 25- EĞİTİM

110 8 1
                                    

okuldakilere bir şeyler uydurup eve geri dönmüştük. annemlerin zaten canına minnetti, bu yüzden sorun çıkartmamışlardı. şimdi ise karmaşanın başlangıcının sokağına doğru ilerliyorduk. anladığım kadarıyla karmaşadaki acemilerin eğitildiği çok büyük bir yapı vardı. biz de orada dövüş eğitimi dedikleri şeye katılacaktık. yani öyle söylemişlerdi. yanımda yürüyen badenin giydiği kelebek desenli eşorfmanına bakıp güldüm.

"bade" diye mırıldandığımda bana döndü. "eşorfmanınla düşmanda nasıl bir korku oluşturmayı planlıyorsun" derin gülerek konuştu.

"kelebek gibi uçar-" bade sinirle çemkirdi. derinle ben kahkaha atmakla meşguldük. fısıldayarak konuştuğumuz için üçü ne olduğunu anlamamış bir şekilde bize bakıyordu.

"aman, siz benim eşorfmanıma kurban olun be. bak benim düşmana karşı söylediğim bir mesaj var en azından. senin ne mesajın var pomok şokor" dedi duygunun ses tonunu teklit ederek. duygun bize döndü.

"pamuk şeker, söyle ben öyle mi konuşuyorum" kararlılıkla başımı iki yana salladım.

"sen böyle  konuşuyorsun" birkaç kez öksürüp sesimi kalınlaştırarak konuştum "pomok şokor soylo ben oylo mo konoşoyorum" derin güldüğünde bade dirsek attı.

"sen ne gülüyorsun be yelloz. çok farkısın sanki" kendi üzerine baktı. siyah bir tayt ve aynı renk bir kazak giymişti.

"ne varmış ya benim halimde. siz kendinize bakın önce sayın pamuk şeker ve sayın kelebek gibi uçar-" badeden delen dirsek, onu susturmuştu. karmaşanın başlangıcının sokağına gireceğimiz anda duraksayıp birbirimize baktık. 

"buradan nefret ediyorum" diye homurdandı bade. derin ve bir de onu onaylarcasına aynı anda konuştuk.

"al benden de o kadar" duygun yanıma gelip kazağımın üstünden bileğimi tuttu ve beni çekiştirerek başlangıca getirdi. en son gelmemin aksine, şimdi buradakiler normaldi. o duvarlara yaslanmaları dışında. daracık sokaktan iğrenerek geçerken peşimden gelen bade ve derinin faklı bir durumda olduğunu zannetmiyorum. 

"simin, ileride ne görürsen gör, sakın karışma" hızla çemkirdim.

"nasıl karışmayayım ya, önümde cinayet işlense susacak mıyım" başını yukarı aşağı salladı.

"susacaksın, yoksa benim başımı belaya sokarsın" kaşlarımı çattım. buranın lideriydi o, nasıl onun başını  belaya sokacaktım. gözlerini devirip konuştu, "burada olmayı kabul eden herkese bir sözleşme imzalatırız ve bu sözleşmede karmaşanın izi olan her yerde istediklerini yapabileceklerine dair bir bölüm var. isteyen istediği her şeyi yapabilir ve kimse buna karışamaz. KARMAŞA da ki en önemli ve tek kural bu. anladın mı" cevap vermeden geçtiğimiz geniş sokak ve yol ayrımlarında duran kalabalık çıkmaz sokaklara merakla bakınmaya devam ettim. "simin, anladın mı" diye ciddi sesiyle konuştu. yüzüme gelen salık dalgalı saçımı kulağımın arkasına ittirdim.

"aman ne kıymetli sözleşmeymiş. tamam karışmıyorum ne halleri varsa görsünler" başını yukarı aşağı salladı ve onaylarcasına konuştu.

"ne halleri varsa görsünler. sakın karışma" sokağın sonuna geldiğimizde sağa döndük. karmaşanın başından oldukça ilerlemiştik. uzun boylu siyah saçlı ve buday tenli bir adam dikiliyordu. boyu duygunun kadar uzun değildi, yüz hatları belirgi olsa da duygunun kadar değildi. duygunu gördüğünde başını öne eğdi. ve bir kez daha anladım. Duygun Kavak, KARMAŞA nın lideriydi ve herkes ona saygı duymak zorundaydı. başka şansları yoktu. birkaç adım geri çekildiğinde duygun beni sürüklemeye devam etti. o an, karşımıza kocaman bir yapı çıktı. bizim evin iki üç katı olduğuna emindim. daha önce bu kadar büyük bir yer görmemiştim.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin