bölüm 33- İŞKENCE - bölüm 34-GÖRMEME

115 8 0
                                    

kendime, ruhuma ve bedenime yeni bir işkence türü buldum günlük... aramızda en fazla yarım saatlik yol var ama ben onu on beş gündür göremiyorum. onu sevdiğimi bilmesine ve sevgime karşılık vermesine mi sevineyim, aramızda çok büyük bir mesafe olmamasına mı sevineyim, yoksa bu yarım saatlik mesafeye rağmen on beş gün boyunca kokusunu alamamama, bedeninin sıcaklığını yüzümde hissedemememe, kocaman ela gözlerini göremememe mi yanayım bilemiyorum. evet, elimde bana verdiği koku var ama ondaki koku çok farklı. ne yastığımda onun kokusu var ne de üstümde. onun kokusu alınamayacak bir kokuyken,   benim elimdeki koku o kokunun çok kötü bir muadili. asla onun yerini tutmayacak bir muadil. hadi diyelim ki kokusunu bir şekilde buldum, ya bedeninin sıcaklığı, ya kocaman ela gözleri. hiçbiri tutmuyor yerini. yanımda olmadığı her dakika, ona daha çok bağlandığımı hissediyorum. daha önce bu kadar bağlandığımı hissetmemiştim ama, şimdi tek başıma karmaşanın o iğrenç sokaklarından geçmeyi bile yeğlerim. çünkü yolun sonunda o var. onu görmek, sarılmak var. herkese karşı katı ve bir o kadar sert çıkan ses tonunun  katılığından sıyrılması ve özleme bürünüp, küfür bile çıksa benim için eşsiz bir şiirden farksız olan dudaklarından "özledim be pamuk şeker" cümlesini duymak var. ve bunun için, göze alamayacağım şey yok. aramaya korkuyorum sanırım, sesini duymayı her şeyden daha çok isterken, bir yanda ilerletmesi gereken bir düzeni olduğunu, ve bu düzenin benim yüzümden bozulmasını istemediğimin farkında olduğumdan korkuyorum aramaya. öte yandan başa bir şeyin de farkındayım, KARMAŞA nın lideri Duygun Kavak, benim güvenliğimi düşündüğü için on beş gündür gelemiyor yanıma. uzaktan sevmek, daha kolaydı sanki. benim yüzümden her zamankinden daha fazla KARMAŞA da kaldığını bilip ona zorluk çıkarttığımı düşünmeden edemiyorum. bazen korkuyorum, ya benim güvenliğimi düşünüp beni bırakırsa, işte o zaman ne yaparım. alıştığım kokudan çok daha fazla uzak kalmak, ne kadar acıtır kalbimi. ya başkalarıyla birlikte olduğunu fark etmek, o zaman ne yaparım. onun için atan kalbimin her gözüne baktığımda eridiğini hissederken, teni tenime her değdiğinde bedenim sarsılıp titrerken, ya benim yüzümden benden ayrılırsa. işte o zaman ne olur, hiçbir fikrim yok...

"simin" yazmamı bölen, yine babamın sesiydi. geçen gün yaşadığım şey yüzünden kızgındım onlara. ikisine de ama trip atmaya da niyetim yoktu. yersiz yere sinirlenip fevri davranmıştım. biraz mantıklı düşünmem gerekirdi. "kıvırcık gelmiş" göğüsümün orta yerine bir öküz oturmuş gibi hissettim o an, doğru duyup duymadığımı sorgulamam gerekiyordu. zangır zangır titreyen ellerimden günlüğümü ve kalemimi bırakıp hızla ayağı kalktım.

"kim gelmiş" diye cırladım fazla sesli olup olmamasını umursamadan. kapıyı açtığımda tanıdık sesi kulağıma geldi.

"ben geldim pamuk şeker" oradaydı. kapının önünde, omuzunda çantası, siyah eşorfman altı, üzerine yapışmak üzere olan beyaz tişörtünün soğuk havadan kollarını sakladığı siyah hırkasıyla kapıdaydı. beni gördüğünde dudağının bir kenarı yukarı kıvrılırken babamın bakışlarıyla sahte olduğuna emin olduğum birkaç kere hafifçe öksürdü ve çekti elalarını üzerimden. merdivenlerden üçer beşer atlarken annemle babamın yanında ona sarılamayacağımın bilincindeydim. yanına gittiğimde babama döndü.

"biraz dolaşsak dışarıda, olur mu" babama yavru köpek bakışlarımı attığımda gözleri ikimizin üzerinde dolaştı. derin bir nefes alıp bir şey demeden gitmemizi işaret ettiğinde aralık kapıdan fırlarcasına dışarı çıktım. benim ardımdan o da çıkıp bahçe kapısına koşarak ilerledi. kapıyı açtıktan sonra yanına gelip elimi tuttu ve koşarak benim de koşmamı sağladı. açık demir kapıdan beni dışarı sürükledi.

"nereye" diye sordum peşinden koşarken. elimi bir an olsun bırakmıyordu. bana dönmeden konuştu.

"babanın gözetimi altında sana istediğim gibi nasıl sarılacağım pamuk şeker. hadi" geçen gün geldiğimiz sessiz ve kimsenin olmadığı bir sokağa geldiğimizde duvarın kenarına geçtik ve elindeki çantayı kenarı atıp nereye gittiğini umursamadan yere koydu. kollarını belime dolayıp bedenini bedenime yapıştırdı. kollarımı boynuna sarıp başımı göğüsüne yasladım. yüzünü saçlarıma gömdü.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin