bölüm 38- FİNAL

198 17 20
                                    

Korku, bana karşı olan tüm sevgileri yok olup, bir anda buna dönüşmüştü. Korku. Aslına bakılırsa ben de korkuyordum kendimden. Boyutunu bilmediğim ve lanet olduğuna inandığım bu güç, beni katil edebilirdi. Tehlike, kanımda dolaşıyordu sanki. O an anladım yine, belki karmaşaya uyum sağlayamayacaktım ama, karmaşa bir ormandı ve ben de zehirli bir bukalemun. İstediğim her ortamda görünmez olup insanları zehrimle, benliğimle tüketmeye hazırdım. Buydu benim hikayem. Buydu benim geçmişim. Geleceğim. Belki çok uzak bir geleceğim olmayacaktı ve bu lanet, beni öldürecekti.

"bir açıklama, yapacaksın herhalde" diye mırıldandı bana bakmadan bade. Hala nasıl bu kadar yakınımda oturduklarına emin değildim. Duygun, bir tek onun bana karşı olan hisleri değişmemişti. O, bana güveniyordu. Yapabileceğimi biliyordu. Buna emindi ama ben değildim. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

"Çok resmi bir konuşma gibi olacak ama öncelikle, özür dilerim. Hala nasıl yanımda durduğunuz hakkında da en ufak bir fikrim yok-" sözümü doruk kesip istemsizce bağırdı.

"Çünkü biz sana inanıyoruz simin" hepimiz ona baktığımızda kıpraştı. "Yani inanıyoruzdur" duygun elimi tutmak için uzanacağı sırada yapmamasını söylemek için elimi kaldıracaktım ki savrulup yatağa sırt üstü düştü. Telaşla konuştum.

"Duygun özür dilerim. B-ben" doğrulduğunda yüzümü ovuşturup söylendim. "Kendimi daģda bir eve kapatıp dış dünyayla bağlantımı kesmeliyim-" derin sözümü kesip hışımla konuştu.

"Hayır simin, bize, kendine ne bok oluyorsa söylemen ve şu s*kik lanetten kurtulman gerekiyor" nasıl kurtulacaktım, onu bilmiyordum. Duygun beni dirseğiyle dürtüp yersiz bir neşeyle konuştu.

"İyi tarafından bakarsak, beni yatağa atmanın kolay yolunu buldun kızım" dördü kahkahayı basmışken ben boş boş duygun un yüzüne bakıyordum. Gülerek başını iki yana salladı. "Bu söylediğimden hiçbir şey anlamadın değil mi" başımı iki yana salladım. Yanıma yaklaşıp elini yüzüme yaklaştırdı. geri çekilmeme izin vermeden elini yanağıma değdirdi. ya hissizleşmiştim, ya da bu lanet, ilerledikçe bedenimde düşünme faslını kaybediyordu. gülerek konuştu.

"anlasana be pamuk şeker. yüzüne dokunuyorum, hem de arada kumaş yok. hiçbir şey yok. elim doğrudan yanağına değiyor ve sen hiçbir şey duymuyorsun." diğerleri kahkaha atmaya devam ederken kurumuş ama pembeliğinden hiçbir şey kaybetmemiş dudaklarını ıslatıp elini yanağımdan çekti.

"yine yap" dedi elime bakarak. kaşlarımı çatıp çemkirdim.

"duygun, ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. bu her neyse hepimizi öldürüyordu ve sen, bana yine yap mı diyorsun" ellerini havaya kaldırıp umursamaz bir tavırla konuştu.

"vallahi pamuk şeker, bu saatten sonra öleceğimi bilsem umurumda değil. kes sesini yine yap" herkes merakla ikimize bakarken kıpraşıp yataktan indim.

"işim var benim uğraşamam" doruk, kahkahasını patlattığında babam  kapıdan içeri baktı. gözleri doğrudan beni buldu.

"simin, bu yaptığını konuşacağız biliyorsun değil mi" bunu ben istemişim gibi konuşuyorlardı. ne suçum vardı ki benim. kendim istememiştim ucube olmayı. normal olmayı kim istemezdi ki. asıl tehlike bendim ve bunu ben seçmemiştim.

"biliyorum" diye kısaca onayladığımda yatakta oturan beşine göz gezdirip merdivenlerden aşağı indi. doruk omuzlarını düşürürken konuştu.

"kendimi göz hapsinde gibi hissettim" dolabın yanına ilerleyip günlüklerimin olduğu kısmı açtım. Sırasıyla yığılı defterleri toparlarken duygun yanıma gelip, dolabın içine tıkıştırdığım ve yer kalmayan kitaplarda gözünü gezdirdi. Içlerinden bir tanesini eline aldı.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin