Hayatım koca bir karmaşa. Kendime yetemiyorum yalnız başa. Kazılmış kuyumda bağlanmış ipin üzerinde cambazlık yapıyorum. Önümde bir kalabalık, bir el uzanır diye bekledim kendimi bildim bileli, ama beni kimse görmedi.
"Yumurtanı ye!". Kaç yaşıma gelirsem geleyim aile bireylerimin bana söylemekten bıkmadığı o meşhur cümle. En yakın arkadaşım Selin'i bekletmemek için ailemin ağına takılmayarak yumurtamı da yiyip evden çıktım.
Beraber okula yürürken Selin'in hocasının verdiği ödev hakkında konuşuyorduk. Selin'in en sevmediği ders Tarih'ti tıpkı benim gibi. Ama Selin'in notlarının düşük olması sebebiyle proje ödevini bu dersten almayı tercih etmişti. Eğer güzel bir proje ödevi yapamazsa dersten kalırdı ve belge alamazdı. Bu sebeple ben de ona yardım edecektim tabii bu konuda.
Hocası ondan tarihi bir yerin tanıtımı tarzında bir video istemişti. Bana da nereyi tanıtacağımız hakkında fikir soruyordu.
-Bunu çıkışta kafede sakin kafayla tartışmamız daha uygun olur Selin.
-Tamam, olur. Birer kahve yudumlarız hem.
Kafamı onaylarcasına sallamamın ardından okula varmıştık ve derse girmiştik. Ders Din Kültürü'ydü. Din Kültürü dersini severim ama sabahın ilk dersi olması insanın uyku seviyesini arttırıyor. Hoca konuşurken uyumamak için zor diretiyordum kendimi. Dersi derste dinlemek tercihimdi. Böylelikle sınav vakti gelince pek de çalışmama gerek kalmıyordu. Aksine ben arkadaşlarımı çalıştırıyordum.
Zilin çalmasının ardından Selin'le birlikte koridorda dolaşırdık her teneffüs. Selin iyi bir Twitter kullanıcısıydı ve oldukça fazla takipçisi vardı. Twitter'deki gündemi tartışırdı benimle. Sosyal medya hakkındaki bilgisi oldukça fazlaydı. Ben de kullanıyordum ama bir müddetten sonra insanı soğutuyordu. Selin kadar aktif değildim.
Gündemi tartışmaktan zilin çaldığını fark etmediğimiz için hızlıca sınıfa koştuk. Ders Fizik'ti. Fizik dersini seviyordum ve hoca çok iyi anlatıyordu. Ama çok dakik bir kadındı. Zil çaldığı gibi sınıfta oluyordu. Pek devamsızlık yapan biri olmadığım için yarım gün de olsa devamsızlığım olsun istemezdim. Neyse ki hoca yoklamayı almadan yetiştik ve derse girebildik. Bu dersin nasıl geçtiğini anlayamadan zil yine çalmıştı.
Ders İnternet Programcılığıydı. Anlayacağınız gibi Meslek Lisesinde okuyordum ama bundan pek de yakınmıyordum. Ortaokuldayken derslerim iyiydi fakat nasıl olduysa Anadolu lisesi tutturamamıştım. Ama okulumu seviyordum ve Bilişim Teknolojileri okuyordum. Hocanın rahatsızlandığını duyup derse gelemeyeceğini öğrenince Müdür yardımcısı bizim sınıfa eve gitme izni vermişti. Ama Selin'le tabii ki de eve gitmeyecektik.
Okulun yukarısındaki meydanda bir kafe vardı sürekli gittiğimiz. Oraya oturup kahvelerimizi söyledikten sonra Selin'in proje ödevini tartıştık. Farklı bir tarihi yer düşünüyordum. Aklıma Yerebatan Sarnıcı geldi. Bu çok iyi bir fikirdi benim için. Selin'in de hoşuna gitmişti ve Yerebatan Sarnıcını tanıtmak için anlaşmıştık.
Kahvelerimizi içtikten sonra biraz meydanda dolaştık. Boyum 1.71 olduğu için bacakları oldukça uzun ve zayıf, esmer bir kızdım. Fiziğimi çok beğenirlerdi. Ben pek kendimi beğenmez ya da yüceltmezdim. Ama bu Selin'in beni kolumdan tutup zorla mağazalara götürüp bir şeyler denetmediği gerçeğini de değiştirmiyordu. Kursu ektiğimiz zamanlar ya da okuldan erken çıktığımız zamanlar buraya gelirdik ve Selin bunu hep yapardı. Aslan burcuydu ve ikna kabiliyeti oldukça yüksekti. İkna edemese bile zorla yaptırırdı mutlaka istediği şeyi.
Mağazada elime tutuşturduğu yeşil elbiseyi giyip kabinden çıktığımda "Oha! Çok güzel olmuşsun çok yakıştı." dedi. Elbise güzel bir elbiseydi ama boyu kısaydı. Ailem kıyafetime karışan insanlardan oluşuyordu ve bu elbiseyi alamazdım. Sadece böyle kabinlerde deneyerek hevesimi geçiriyordum işte. Saçma bir zihniyetleri vardı. Açık giyinmeyi göstermek olarak algılarlardı. Ne yaparsam yapayım her kızın istediğini giyebilme özgürlüğüne sahip olduğunu onlara anlatamadım ve daha fazla da uğraşmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Teen FictionNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?