Dünya gerçekten çok küçük. Sıkışıp kaldım bir köşede. Çevreden kaçmak için müziğe verirdim kendimi. Bu yüzden duymuyorum artık hiçbir şeyi. Duymak da istemiyorum. Beni benimle bırakın.Neden susmuyor bu alarm?! Alarmı kapatıyordum ama alarm susmuyordu. Neden böyle olduğunu anlamaya çalışırken rüya gördüğümü fark ettim, alarm cidden çalıyordu ama ben rüyamda kapatıyordum. Neyse ki uyandığım gibi alarmı kapattım. Hızlıca bir duş aldıktan sonra saçlarımı kurutup tepeden topladım. Saçlarımın boyu tam göğüslerimin altındaydı. Düzlerdi ve kolay kolay şekil almazlardı. Açık kestane rengine sahiplerdi. Çok yumuşak ve canlı olduğunu söyleyip sürekli okşardı çevremdekiler.
+ Kız! Hala hazırlanmadın mı?! Kahvaltını yap hadi geç kalacaksın!
Annemin sesleri evi inletmeye yetiyordu. Odamdan çıktığım gibi mutfağa gidip ufak tefek bir şeyler atıştırdım ve tam çıkacakken:
+ Yumurtanı da ye!
- 18 yaşıma geldim artık bıkmadın mı şu yumurta meselesinden?
+ Çok konuşma hadi!
Yumurtamı da yediğim gibi çıktım ve Selin'i aradım.
Ben: Neredesin?
Selin: Çıktım evden. Size doğru yürüyorum.
Ben: Tamam ben de o taraflara yürüyorum ortak noktada buluşur gideriz.
Selin: Tamam.Selin'i gördükten sonra yanıma geldi ve okula doğru yürümeye başladık.
+ Sence Gizem bizimle ne konuşacak?
- İnan Selin, hiçbir fikrim yok. Ben de çok merak ediyorum açıkçası. Bekleyip göreceğiz bakalım.
Okula vardıktan sonra ilk iki dersin boş olduğunu öğrenince istemsizce bir sevinç bastı içimizi. Sonrasında Gizem yanımıza geldi.
+ Çıkışta mı konuşalım yoksa şimdi uygun musunuz?
Selin'le birbirimize baktıktan sonra:
- Şimdi uygunuz. İstersen meydandaki kafeye geçelim.
+ Orası olmaz. Ben sizi bir yere götüreceğim. Orası konuşmak için daha uygun. Hem ne olduğunu orada anlayacaksınız.
Selin'le yine şaşkın şaşkın birbirimize bakınca kafamızı onaylar şekilde sallayarak Gizem'i takip ettik. Bir araba geldi ve üçümüzü alarak yola koyuldu.
Araba siyah bir Transporter'di. Şoförü biz görmüyorduk, arkada 3 kız oturuyorduk. Selin Gizem'e somurtur bir şekilde dönüp:
- Gizem ne yapmaya çalışıyorsun? Bu araba da neyin nesi yahu? Nereye götürüyorsun bizi? Sorunca da adın gibi konuşuyorsun. Neler oluyor?
+ Gidince görürsün.
Kafamı cama çevirdiğimde etrafa baktım. Camlar filmliydi, kimse bizi görmüyordu. Daha sonra şoför arazi gibi bir yere arabayı park ettikten sonra indik. Gizem onu takip etmemiz için işaret verince onu takip ettik. Sonra yerden bir şey kaldırdı. Aşağıya doğru merdivenler iniyordu. Burası da neresiydi böyle? Oldukça karanlık bir yerdi ve ortalıkta kimse gözükmüyordu. Gizem sakin bir şekilde ilerlemeye devam edince alt kata indi ve biz de Selin'le birbirimize tedirgin bir şekilde baka baka takip ettik.
Sonra demir bir kapıyı açtı. Hücreye benzer bir yer gibiydi burası, oldukça ürkütücüydü. Ama sakinliğimi korumaya özen gösterdim ve Gizem'e dönüp:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Teen FictionNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?