Kapılar kapandı çoktan yüzüne, hala neyin peşindesin?
Melih tuvaletteydi. Lavaboya yapışmış ellerimin yanında elleri, yüzümde yüzü, gözlerimde gözleri vardı.
- Burası kadınlar tuvaleti.
+ Biliyorum.
- Neden geldin o halde?
+ Sende kalsın, gözün gibi sakla. Ha bir de, içine bakma.
Cebime bir şey iliştirdi. Ne olduğuna bakmadım. Tuvaletten çıktıktan sonra aynaya dönüp biraz kendime baktım. Yüzüm kızarmıştı. Onu görünce hep böyle oluyordum. Cebime ne iliştirdiği tamamen aklımdan çıkmıştı, çünkü tek odağım o'ydu. Başka bir şey değil.
Kendime gelip tuvaletten çıktım. Masaya doğru ilerlediğimde kahvaltılıkları kaldırıyorlardı. Selin bana bakıp:
+ İçecek bir şeyler söyleyeceğiz, içer misin?
- Bir latte'ye hayır demem.
+ Bize 4 tane bol köpüklü latte getirir misiniz?
Latteler de geldikten sonra canım tatlı çekti.
- Tatlı bir şeyler yer misiniz? Benim şekerim düştü de biraz.
Burak gülümseyerek:
+ Teşekkür ederim.
Bakışlarını Selin'e çevirdi.
+ Ben bugünden alacağımı aldım.
Selin'in yüzünü utangaç gülüşleri kapladı. Ben de gülümsedim. Sonra o'na döndüm. Ormanları üzerimdeydi yine.
- Sen?
+ Ben de bir şey almayacağım.
- Peki, Selin sana sormama bence gerek yok. Çilekli bir cheescake'ye asla hayır diyemezsin.
+ Ah nasıl da tanıyorsun beni.
- Tabii ki de, bakar mısınız?!
Garson bir hışımla yanıma geldi.
+ Buyurun efendim.
- Bize bir çilekli cheescake, bir de karamelli trileçe getirebilir misiniz?
+ Tabii efendim.
Garson gittikten sonra bir eksiklik sezdim.
- Karamel nerede?
Selin arkasına doğru yaslandı, kafasını yanındaki saksılara çevirdi.
+ Burada.
Saksıların arasına çömelmiş, uyuyordu masum masum. O anını ölümsüzleştirmek istedim.
- Çekilsene, resmini çekeyim güzel oğlumun.
+ Tabii.
Selin masadan çekildiğinde çömelip resmini çektim. İki yanında saksı, ortasında uyuyan bir Karamel, masmavi bir gökyüzü...
- Ah çok güzel çıktı, canım oğlum benim.
Masaya geçtikten sonra tatlılar da geldi. Garson bana bir kağıt uzattı.
+ Bu size efendim.
- Ne bu?
Garson bir şey söylemeden gitti. O da karşımda ormanlarını üzerime dikmiş, tedirgin bir hal almıştı.
Kağıdı açtığımda bir şok bürüdü içimi.
Seni unuttuğumu mu sandın güzel kızım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Teen FictionNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?