Masal gibi bir kıyametti ormanlarında nefes almak, toz pembe bulutları seyretmek... Sanki onlara dokunsam yok olacaklarmış gibi. Ben hayatımda böyle nefes almamıştım.Güneş doğuyordu, ağaçların arasından gelen ışığı yüzüme yansıyordu. Çok uykum vardı ama yasağım henüz bitmemişti. Melihle bu saate kadar neler yaptığımızı düşünüyordum.
●
Salondaki L koltuğa beni oturttuğunda şaşırdım, bu koltuk daha önceden burada değildi çünkü. "Yeni mi aldın?" diye mırıldandım. Onaylarcasına kafasını salladı.
Saat akşam 9'a geliyordu. Nasıl dayanacağımı düşünürken Melih biraz kuruyemiş, biraz limon, biraz tuz, biraz da içecek getirdi. Alkol mü alacaktık cidden? Hayatımda hiç alkol almamıştım.
- Alkol mü alacağız?
+ Evet, seni eğlendireceğim bu 48 saat boyunca.
- Alkol sızdırmaz mı insanı?
+ Bunlar seni uçuracak.
Bardaklardan birini aldı. Dilimlenmiş limonu sabitledi ve yanına biraz tuz yapıştırdı. İçine de adını bilmediğim alkollü içecekten koydu. Tıpkı barmenlerin yaptığı gibi bardaklar yaptı.
- Sen barmen falan mısın?
+ Bir zamanlar evet.
- Ben hiç alkol almadım ama.
+ Göstereceğim sana. Beni izle.
Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra onu izledim. Önce tuzu yaladı, sonra limonu yedi ve ardından buzlu bardağı kafasına dikti. Daha sonra ben de aynı şeyi yaptım. Midem ilk başlarda hazmedemese de içtikçe alıştım ve daha çok içtim.
İçim kıpır kıpırdı, sürekli dans edesim geliyordu. Ama kendimi tutmaya çalışıyordum bir şekilde.
+ Kendini nasıl hissediyorsun?
- Fazla enerjik.
+ Dans etmeyi şu an çok istediğini tahmin edebiliyorum. Evin camla kaplı olduğuna bakma, gördüğün gibi benden başkası seni göremez.
- Senin de görmeni istemem. İyi dans etmiyorum.
+ Dansın iyisi kötüsü olmaz. İnsan kendini nasıl iyi hissediyorsa o şekilde hareket eder. Sen de tutma kendini, rahatına bak. Dalga geçmeyeceğim söz.
İkna olduktan sonra ses sisteminden Mıa - Double Bubble Trouble müziğini açtım. Acayip bir şekilde kıvırasım, zıplayasım ve deli gibi dans edesim geliyordu. O anda ihtiyacım olan şarkı tam olarak da buydu. Ne yaptığımı bilmiyordum ama hiçbir şey düşünmek zorunda değildim. Bu yüzden kendimi mutlu hissediyordum. Özgürdüm, istediğimi yapabilirdim.
Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde dans ederken saçlarımı savurduğum esnada kafamı çevirdiğimde kollarını kavuşturmuş, kafasını duvara yaslamış beni izliyordu. Durakladım. Ormanları gözlerimdeydi yeniden, deli gibi rüzgarlarını estiriyordu. Ağaçlar da yapraklarını savuruyordu. Gülümsedi.
+ Devam etseydin, neden durdun?
- Bu kadar yeterli, kendimi daha fazla yormamalıyım.
+ Mantıklı. Bu arada güzel dans ediyorsun. Vücudunu güzel bir şekilde kıvırabiliyorsun. Bence bir kursa gidip kendini geliştirmelisin.
- Bakarım ilerleyen zamanlarda.
+ Biraz soru-cevaba ne dersin? Dinlenirsin sen de o sırada.
- Olur. İlk ben başlayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Ficção AdolescenteNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?