Kendinizi bir çıkmaz sokağa soktuğunuzda oradan nasıl kurtulmayı tercih edersiniz? Ya da kurtulmayı ister miydiniz? Veya teslim mi olurdunuz? Bir teslimiyet yeni defter, temiz sayfalar mıdır? Yoksa bir sonun başlangıcı mıdır? Eğer öyleyse, neden teslim olmayı isteriz? Kendi çaresizliğimizden arınmanın tek yolu teslimiyet midir?- Birbirinizin gözlerinin içine bakın ve gülümseyin.
Serserinin gözlerine bakmak, cehennemden kurtulmak için cebelleşmekle birebirdi. Öylesine nefret ediyordum ki ondan... Düğün fotoğrafçısı bizi yakınlaştırmak için elinden ne gelse yapıyordu. Tabii evli çiftler mutlu olur, birbirinden nefret etmez ki. O da işini yapıyor hallice. Bu hikayede yanan bendim.
Aklım Melih'teydi. Bundan iki gün öncesine kadar kendimi ona teslim etmiş, şimdiyse başka biriyle evleniyordum. Ben şimdi bu gece başka birinin, sevmediğim birinin, nefret ettiğim birinin koynuna gireceğim. Hayat neden bu kadar adaletsizdi?
*
Sabaha karşı gün aydınlandığı sırada kahvaltı kokuları geliyordu burnuma. İnce bir battaniyenin altında uzanan çıplak bedenimi fark edince kalkamadım. Gözlerim kıyafetlerimi aradı. Baş ucumdaki siyah geceliği görünce onu üstüme geçirdim ve masaya doğru yöneldim. Masa baştan aşağı donatılmıştı. Arkadan kadife bir ses yükseldi.
+ Günaydın.
Üzerinde beyaz, kısa kollu bir tişört, altında da siyah bir eşofman vardı. Benimse çıplak bedenimin üzerinde sadece ince bir gecelik... Ev sıcak olduğu için üşümüyor olmalıydı. Ellerini küçük bir havluyla kuruluyordu. Bu masayı o mu hazırlamıştı?
- Bütün bunları sen mi hazırladın?
+ Senden benden başka kimse olmadığına göre?
- Ellerine sağlık. Iı, şey... Kıyafetlerim nerede?
+ Ahah, böyle gayet iyisin bence.
- Ben ciddiyim.
+ Makineye attım, yıkanıyorlar.
- Makinede mi?
+ Evet, ne olacak? Böyle gayet iyi, kim görecek sanki.. Hadi inatçılığı bırak da soğutmadan yemeye başla.
Gözlerimi devirip masaya oturdum. Masada gözüme çarpan ilk şey karper peynirle çıtır simitlerdi.
+ Simit ve karpere bayıldığını unuttum sanma keçi hanım.
- Senin gözünden bir şey kaçar mı hiç ?
+ Asla.
Aslında vardı kaçan bir şeyler. Benim öleceğim gerçeği. Sana kavuşamadan çekip gidecektim bu dünyadan belli ki. Kader böyle yazmış hikayemizi. Elden bir şey gelmiyor bu saatten sonra.
- Bugün son günüm.
+ Biliyorum.
- Yarın akşam...
Masaya sert bir şekilde yumruk attı.
+ Almira sus! Sakın düşündüğüm şeyden bahsetme bana.
Masaya attığı yumrukla birlikte kalp atışlarım hızlandı ve yerimden sıçradım. Ellerini saçlarına geçirmiş, camın dibindeydi. Olduğum yerde nefes alışverişlerimi düzenlerken bana döndü ay yüzü. Daha da yaklaştı ışığı. Ormanlar yağmurluydu. Birer birer süzdürüyordu tuzlu su damlacıklarını. Islatmıştı yüzümün her bir yanını. Bir süre yağmurlar yüzüme yağdıktan sonra aniden kalp atışlarını duyarken bulmuştum kendimi. O kadar hızlı atıyordu ki kalbi, sanki çalışmaktan bir kaç dakika sonra bozulacak motor gibi. Kafamı göğsüne yaslamıştı, saçlarımı öpüyordu. Gözyaşları saçlarımı da ıslatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Teen FictionNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?