Kendimi arıyorken, sıcacık bir yerde buldum. Kıyametinin ateşleri içinde buldum. Öyle bir ateş ki, böyle yanmanın gözünü seveyim.
Uyandığımda Melih karşımdaydı. İlk başta hayal görüyorum sanmıştım. Beni nasıl bulabilirdi ki böyle bir yerde? Hem de sabahın bu saatinde ne işi vardı? Rüyalandığımı düşünüp sorduğu soruyu takmadım ve dönüp tekrar kapattım gözlerimi. Biraz daha uyumak istiyordum. Sonra sallandığımı hissettim. Bir el sarsıyordu bedenimi.
- Hey! Uyansana!
Sonra kafamı kaldırıp tekrar baktığımda gerçekten geldiğini fark etmiştim. Kalkıp yüzümü buruşturdum ve uykulu sesimle:
- Ne işin var burada?
+ Asıl sana sormalı.
- Seni alakadar etmez.
+ Neden etmezmiş?
- Pardon da sen neyim oluyorsun benim de alakadar edecek seni? Sabahın bu saatinde dikilmişsin karşıma. Hem nasıl buldun sen beni ya?
+ Benim de kendi çapımda yöntemlerim var elbette.
- O yöntemlerini üzerimde kullanma bir zahmet.
+ Yemin ederim şu hayatta senden daha inatçı biri görmedim.
- Neden geldin onu söylesene sen.
+ Günlerdir ne sesin çıktı ne sedan. Aramalarıma, mesajlarıma da cevap vermedin. Ne oldu?
- Bir şey olmadı. Senden önce de bir hayatım olduğu gibi senden sonra da hayatıma devam ediyordum.
+ Bu kadar mı?
- Evet bu kadar. Ne söylememi bekliyordun ki?
+ Hiç. O gün konum attığımda da benle görüşmeden gittin. Merak ettim seni.
- Öyle icap etti o gün. Zaten senle de artık muhatap olmam gereken bir durum kalmadı. Bana evini açtığın ve iyi baktığın için teşekkür ederim. Bu iyiliklerini unutmayacağım.
+ Rica ederim de, neden veda edermişçesine konuşuyorsun?
- Bir daha görüşmeyeceğimiz için.
+ Nereden çıktı o?
- Bir yerden çıkmadı. Öyle olması gerekiyor.
+ Sebep?
- Ne gerek var sebeplerini saymaya. Görüşmeyeceğiz işte.
+ İyi de neden? Başına açtığım işler yüzünden mi?
- Evet. Benim kendi karanlığımda verdiğim yaşam mücadelem bana yeter. Sizin karanlık işlerinizde bulmak istemiyorum kendimi tekrardan.
+ Seni bir şeye alet etmeyecektim ki. Bu seferki istemeden olmuştu zaten. Bir daha olmayacak.
- Bir daha olamaz zaten.
Ormanlarını gözlerime dikti.
+ Almira başka bir şey var ve bana söylemiyorsun değil mi?
- Yok. Ne olacak başka?
+ O gece yaptıklarımızdan beridir böylesin. Buz gibi oldun bana karşı. İstemediğin bir şey mi yaptım?
- Hayır, senin suçun yok. Tüm suç benim. Yapmamam gereken bir şeyi yaptım sana karşı.
+ Sorun değil demiştim. Ayrıca yaptığın o kadar da kötü bir şey değildi.
- Kız arkadaşı olan birini öpmem mi kötü bir şey değildi? Saçmalama Melih ya.
+ Ne?
Derin bir nefes vererek, yüzümü buruşturup ayağa kalktım. Ellerimi iki yanıma kaldırarak:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
48 Saat: Nefes
Dla nastolatkówNefes... Yaşamak için solumadım hiçbir zaman bu atmosferi. Beni, gözlerinde sakladığın ormanlara sürükledin. Şimdi söyle, bu 48 saatte nefes alabilecek miyim pembe bulutlu kıyametinde?