18; affedilmeyi hak etmeyen dudakların cezasıdır, dudaklarım.

941 165 134
                                    

"Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

Sadece beynimde yankılanıp beni boş bir çukura sokmaya çalışıp, üstüme toprak atacak bu sözler sürekli aklımdaydı. Yemek yerken, ders dinlerken, annemle konuşurken, dişlerimi fırçalarken, ayakkabılarımı giyerken, odamda ki pencereye bakarken, hatta Lalisa'yı evine yolcu ederken bile.

Bir türlü peşimi bırakmıyordu. Sadece, o akşam bana beni sevdiğini söyleyen o gözlere cevap vermeden sadece bir kahkaha karşılık verdiğim için vicdan azabı çekiyordum. Belki, güldüğüm için değilde, o gün ilk defa beni eve bıraktığında, gözlerinde gördüğüm kırık bakışlardı bana bu vicdan azabına sürükleyen.

Bilmiyorum, o hiç susmayan ağzım o zaman susmuş, aciz bir şekilde kahkaha atmıştı, sanırım bir kelime dahi olsa cevap verseydim, ne onun o kırık bakışları ne de sürekli onu düşünüp kendimi camdan atma isteğim tamamen var olmayabilirdi.

Jeongguk'u nerede görürsem, yüzüne bakmayacağım ya da o kırık gözlerini unutmak için ona sarılacağım gerçeği ile yatıp kalkarken iki gündür yüzünü göremiyordum. Sahiden, bu kadar kırılacağını bilsem, bunu yapmayı bile aklımdan geçirmezdim.

Ama aptaldım işte, onu öylece bırakıp arabaya hiçbir şey olmamış gibi binecek kadar.

"Jennie, sen iyi misin?" Lalisa elini gözlerimin önünde sallayıp dikkatimi ona vermemi sağlarken, kısaca kafa salladım. Lalisa'nın dün annesi gelmiş, Lalisa'yı götürmüştü. Zaten ona anlatamamıştım da o olanları, çünkü zaten doğru düzgün konuşamazken bir de onun bana edeceği lafları kaldıramazdım.

"Eğer biraz daha boş boş bakarsan, öğretmen seni soruya kaldıracak. Baksana, gözleri sende. En ufak hatanı bekliyor."

Başımı Lalisa'ya döndürüp, ikinci kez kafa sallamış, henüz ilk derste olmamıza rağmen bir an önce derslerin bitip eve gitmeyi beklemeye başladım.

Arada gözlerim Somi'nin boş sırasına kayıyordu. Okula gelmemişti, ve bu daha çok endişelenmeme sebep oluyordu. İçimden bir ses 'Jeongguk'la senin aranda ki bir şey, Somi'yi etkilemez, o yine okula gelirdi, sanırım hasta.', derken, bir yanım bas bas 'Her şey senin suçun, artık Somi bile yüzüne bakmak istemiyor.' diyordu.

Ve biraz daha devam ederse, şuracıkta sınıfın ortasına oturup ağlayacak, Jeongguk'a sarılmak için Bayan Jeon'un evine gidecektim!

-

Ayağımın önünde ki küçük taşa bir de ayakkabı ucumla vurup, ileriye gitmesini sağlarken, Lalisa kendi evlerinin yolundan gitmiş, tek bırakmıştı beni. Uzun bir süredir onunla gidiyor olmamız, bugün yalnız gitmemi biraz daha farklılaştırıyordu gözümde.

Başım eğik olduğu için önüme düşen saçlarımı geriye doğru itme isteği bile yoktu üstümde. Gereksiz - bilmiyorum, belki gerekliydi- bir hüzün büyüsü yapılmış gibi hissediyordum.

troublemakerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin