"Tanrım, yemek istemiyorum. Neden zorluyorsun?" Biraz daha annem yaptığı yosun çorbasını yemem için zorlarsa kafamı çorbaya koymaktan çekinmeyecektim.
"Ne demek yemeyeceğim? Dün bu çorbayı yap diye tutturan sen değil misin? Yaptım işte, yesene."
Haklılık payı vardı. Dün yosun çorbası yapması için evde depar atmış, her turun sonunda gidip annemin kulağına pekte sessiz olmayacak bir şekilde bu çorbayı yapmasını söylüyordum. Ama şimdi sahiden iştahım yoktu.
İstemeye istemeye demir kaşığı elime alıp, tabağın içine daldırıp, bir yudum aldım. Başımda bekleyen annem, memnun mırıltılar çıkararak karşıma oturmuştu.
"Dün," diye söze başlaması ile bakışlarım ona döndü. "Cha Na'ya gitmişsiniz Lalisa ile."
Boğazımdan geri gelen çorbayı yutmakta zorluk çekmiş, öksürmeye başlamıştım.
Acımaya başlayan genzimi tutarak, yemeğini yemeye devam eden anneme bakmaya başladım.
"Bunu sana kim söyledi?" Cümlem üzerine elinde ki kaşığı sakince tabağının kenarına koyarak dirseklerini masanın üstüne koydu.
"Kim söyledi sence?"
"Hey, soruya soruyla cevap verme."
"Bana yalan söylemeden önce düşünecektin Jennie Kim. Şimdi yemeğini ye."
Ve bu sözleri bir kaç saat boyunca ona söyleyenin kim olduğunu öğrenmek için peşinde gezmeme neden vermişti. Ama o, sıkı bir kutu gibi ağzını açmıyordu.
"Jennie artık başımdan çekilir misin? Senin yüzünden okuduğum habere odaklanamıyorum." diye eliyle başına bir Azrail misali çöktüğüm bedenimi ittirmişti.
"Pekâlâ," Geri çekilerek odama çıkmaya hazırlanırken çalan kapı ile adımlarımı oraya çevirmiştim. Bu saate Lalisa'dan başka kim gelebilir düşüncesi aklıma yuva edinirken, kapının kulpunu kavrayarak aşağı indirdim.
Fakat gördüğüm yüz ne Lalisa'ydı, ne de Lalisa'nın annesi.
Gözlerim istemsizce irileşirken karşımda ki Jeongguk gülümsemiş, konuşmaya başlamıştı. "Merhaba," Sertçe yutkunurken, annemin de kapıya doğru geldiğini fark etmiştim.
"Kim gelm- Ah, Jeongguk. Merhaba."
Gözlerim biraz daha açılırsa yerinden fırlayacaktı, karşımda ki Jeongguk gülümseyerek anneme selam vermiş, bana bakmaya devam etmişti.
"Hey, komik görünüyorsun...ya da korkunç." Şaşkınlığım bunları duymam ile biraz olsun şaşkınlığım dinerken, Jeongguk'u böyle kapıda bekletmek yerine geriye çekilip içeri girmesi için yer açmıştım, fakat o bunu görmezden gelerek konuşmaya devam etti.
"Üstüne bir bakayım," Gözleri bedenimi taradıktan, sonra aklım bir çok soru doğurmaya başladı. Kafamı eğer bende, giydiğim bol paça kot pantolona ve üstümde ki yarım tişörtün üstüne diydiğim ten rengi uzun hırkaya baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker
Fanfictionaynı anda hem iyi hem kötü nasıl hissettirebiliyorsun bilmiyorum, lakin bildiğim tek şeydir başbela oluşun. ;bu kurgu 'autumnofmay' adlı yazardan alınmıştır. tamamlandı.