"Böyle birden söyleyip kalbime indirmek mi istiyorsun?" Kalp atışlarım tüm kanımın toplandığı kulaklarımı yakarken orada yankılanıyordu. Bu adam cidden ölmemi istiyordu, zira aniden böyle şeyler demesi beni öldürecekti.
"Hayır, hayır. Asla ölmeni istemiyorum." Aceleyle büyümüş gözlerini irislerime sabitlediğinde zaten yanan bedenim kül olmuştu. Telaşla konuşmaya devam ederken, sol elimi dudaklarına batırıp susmasını sağladım.
"Biliyorum, sadece şaka yapıyordum."
Büyüyen gözleri küçülürken dudaklarını ağzını kapattığım elimin avucuna bastırırken kalp krizleri geçirtiyordum.
Jeon Jeongguk aşk dolu adamdı ve beni aşkıyla boğmaya meyilliydi.
-
"Şş, sessiz ol." Jeongguk işaret parmağını dudaklarıma bastırırken sessizce kafa sallayarak parmak uçlarıma çıkarak pencereye ulaşmaya çalıştım fakat nafile, parmak ucum bile değmiyordu.
Şimdi evde Lalisa olsaydı, kapıyı sessizce açıp içeri alırdı beni ancak yoktu işte!
"Nasıl gireceğim eve?" Korku dolu gözlerle arkama dönüp Jeongguk'a bakarken, birden eğilip bacaklarımı kavradığında çığlık atamayacak kadar şaşırmıştım.
Aniden havalanan vücudum, büyümeye yüz tutmuş bakışlarım, ifadesiz yüzümle penceremle bakışıyorduk.
"Jennie, hadi." Jeongguk'un sesiyle kendime gelip çıkmadan önce yarım bıraktığım camı ittirip, dirseklerimi camın iki kenarına koyarak içeri girmek için kendimi Jeongguk'un yardımıyla içeri itmiştim.
Sonunda odada oluşumu derin bir nefesle kutlarken, penceremin kenarlarında ki Jeongguk'un ellerini fark etmiş, ne yapacağını beklemiştim. Ama beklediğim şey kendini içeri atması değildi.
"Ne yapıyorsun?" Kısık sesime karşı bir şey demeden arkasını dönüp elinde ki anahtarın herhangi bir düğmesine bakarak arabayı kitlemiş, sonrasında pencereyi kapatmıştı.
"Sensiz bir saniye bile nefes alamadığımı fark ettim." Pekâlâ, eğer sürekli böyle iltifat ederse sabaha çıkamamam çok muhtemeldi. "Şimdi," Üstüme doğru eğilmesiyle istemsizce kafamı kendime çekip, ekstra bir gıdığa daha sahip oldum. "Git ve kapıyı kitle."
Çölde su arayan bir insan gibi görünüyordum. Jeongguk'un yüzü bir çöldü, gözlerimse su aramak için onun her köşesinde gezinen bir insan.
"N-Neden?" Nefesini hissediyor olmak nefesimi keserken, zorlandığımı fark etmiş biraz geri çekilmişti. "Annenin bizi yakalanmasını istemiyorsan. Ya da yakalasın, sabaha nikah için elbisen var mı?"
Dalga geçip geçmediğini anlamak için dikkatle suratını incelerken bir kez daha ona aşık olmamak imkansızdı. Her sokak ona çıkıyordu.
Omuzlarımı düşürerek vücudumu döndürüp, kapıya doğru ilerlemeye başladım. Jeongguk çok farklıydı, ne bileyim işte. Çölde yağan bir yağmur, kutupta güneş gibiydi. Herkesin ihtiyacı olduğu kişiydi.
"Güzel," Kapıyı kitlediğimi fark eder etmez yeniden vücudumu çevirip, ona doğru ilerlemeye başladım, fakat karşımda ki beden-ne ara girdiğini veya nasıl ses çıkarmadığını asla anlayamayacağım-tam olarak yatağımın üstündeydi.
"Jeongguk, amacın ne?"
"Uyumak."
"Öyleyse evine gitmeye ne dersin?"
"Hayır."
Yatağımda dönerek küçük bir çocuk gibi davranmış olması istemsizce gülümsetirken, aslında fazla naz yapmanın hiç bir şeye yaramadığını anlamış, sesimi çıkarmayarak yan tarafa uzanmak için ayaklarımı yere sürterek ilerledim.
"Annem bizi yakalars-"
"Sadece evlilik işi daha hızlı olur ve bu benim yararıma olur kızım. Bu yüzden, gel ve uyu."
Cidden fazla rahattı. Çok fazla hemde.
Bıraktığı boşluğa bedenimi bırakıp, karanlığın izin verdiği kadarıyla aynı evin aynı tavanına bakmaya başladım. Lakin Jeongguk'un güçlü koluyla belimden kavrayıp beni kendine çekmesiyle nefesin bile nereden alındığını unutmuştum.
"Jennie, Jennie, Jennie..." İsmimi her söyleyişinde nefesi boynuna çarpıp orayı huylandırırken devam etti. "Yaşadığım ve seveceğim her saniye seni düşünmemezlilik yapmayacağım."
Siktir, sahiden kocaman bir siktir! İkinci kez şarkı söylüyordu ve sanırım kalp krizi geçiriyordum.
"Sevdiğim andan beri biliyordum doğru kişi olduğunu..."
"Jeongguk," diye fısıldadım yüzümü ona çevirirken. "Eşsizsin."
"Çünkü sana sahibim."
Zaten yakınımda olan yüzünü yüzüme daha da yaklaştırıp, dudaklarını dudaklarıma küçük bir günah gibi bahşederken, cehennemin tüm ateşleri bedenimi kül etmemeye özen göstererek yakıyordu.
Nefes aldığım sürece yaptığım her iyiliğin karşılığını Jeongguk'dan bolca alıyordum, dahasına lüzum yoktu.
Dudaklarını dudaklarımdan çekip, yanağımın kenarına, daha sonra boynuma değdirdiğinde, mutluluktan gözlerim dolmak için boş bir an bekliyor gibiydi.
Ben mutluydum. Ve en büyük sebebi Jeongguk'tu. Kesinlikle.
Hâlâ ağzında gevelediği şarkı sözlerini işitirken, yanımda ki bedeni üstümde yer edindi, sol elide elimde.
"Kalbimde bir oda var, birlikte gerçekleştirdiğimiz anılarla dolu. Onları yıksanda, hâlâ çerçevedeler. Unutabilmenin bir yolu yok."
Bir kez daha dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Tanrı şahidim ki, o bir günahsa ben onu işleyecektim. Sonu cehennem olsa bile, hâlâ onun olmaya devam edecektim.
Sonunda şu aptal bölüm attı dediğinizi duyar gibiyim. Final bölümünü en kısa sürede yazıp yayınlarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker
Fanfictionaynı anda hem iyi hem kötü nasıl hissettirebiliyorsun bilmiyorum, lakin bildiğim tek şeydir başbela oluşun. ;bu kurgu 'autumnofmay' adlı yazardan alınmıştır. tamamlandı.