10; ufak tefek sırların gerçeğidir sana çıkan her sokak.

965 174 63
                                    

"Üzülme artık Lalisa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Üzülme artık Lalisa." Yatağın içinde, yorganı kafasına kadar çekip, hâlâ öğlen olanlar için üzgün olan Lalisa'nın moralini düzeltmeye çalışıyordum, fakat başarılı olamıyordum. "Hem, senin sayende çok büyük bir sır öğrendik."

"Sadece sus Jennie." Çatallaşmış sesi, yorgan yüzünden daha da boğuk gelirken, görmeyeceğini bile bile omuz silkerek karşılık verdim. "Hâlâ aklım almıyor, Taehyung ve Jisoo, onların gayrimeşru kardeşleri ha?" Elimde ki mavi tarağı masanın üzerine bırakarak yanına doğru adımladım.

"Kendini üzme bu kadar, ağzından kaçmış olabilir. Bunun için bu kadar üzülmeye gerek yok. Hem zaten az çok biliyorsun Jeongguk'u, nefes alsak dahi sinirlenir, boşver onu."

Elimi yorganın üzerinde iki kez patpatlayarak Lalisa'nın, bana cevap vermesini bekledim. Gerçekten üzülmüştü, Lalisa'yı nadiren böyle görüyordum.

"Eğer yorganın altından çıkmazsan, itina ile üzerine zıplayacağım." Lalisa'nın yeniden cevap verme gereksinimine bile girmemesi beni üzerken, sinsice gülümseyerek doğrulmuştum.

"Pekâlâ Manoban, bunu sen istedin." Hızlıca kendimi yatağa atarken, altta kalan Lalisa'nın çırpınışlarına şahit olmuş, seslice gülmeye başlamıştım. Yorganın altına olduğu için hareketleri kısıtlıydı, ve bu hareketler sağa sola kaymaktan başka herhangi bir şey değildi.

"Jennie...nefes alamıyorum." Boğuk sesiyle üstünden kalkarken, hızlıca yorganı itip derin nefesler eşliğinde bana saydırmaya başlamıştı. Küfürlerini, bir şiirmişcesine dinlerken, yan tarafında bulunan şarj aletini yüzüme atmıştı.

"Küçük Lali sinirlenmiş." Ellerimi yüzüne yaklaştırıp yanaklarını sıkarken, beni ittirip, yerde ki-biraz önce attığı- şarj aletini almıştı. Yeniden kafasını bana çevirdiğinde, omuzlarını indirip derin bir nefes verdi. "Haklısın." diye konuştu kısık bir sesle. "Bu kadar üzülmeye değmez, bir gıcık Somi ve aptal Jeongguk için hiç üzülmeye değmez."

"Evet! Eski Lalisa sahalarda!" Kahkaha atarak üstüne atmıştım kendimi. O da gülümseyerek sarılmama karşılık vermişti. "Yarın, hiçbir şey olmamış gibi o okula gideceğiz. Gram üzülmek yok."

Lalisa geri çekilirken kafa sallamış, ve yanına yatmam için diğer tarafa kaymıştı. Benim için açtığı alana uzanıp, her gece yaptığımız gibi 'İyi geceler' dileklerimizi fısıldamıştık.

-

"Benim okul eteğim bu değil ki!" Aynanın karşısında bana uzun duran eteği çıkarmak için fermuarını açarken, Lalisa da ona kısa gelen eteği, daha doğrusu benim eteğimle bana doğru yürümüştü. Boy ve bacak farkı yüzünden, ikimizde de komik duran eteklere bakıp gülmek için zamanımız yoktu. Lalisa, eteği sıyırıp bana uzattığında gözlerimi kapattım.

"Lalisa, şunu sürekli yapıp durmayı tahminimce ne zaman bırakırsın?"

"Ne'yi?"

"Önümde soyunmayı."

"Bunu bana, altı yaşındayken beni öpmek isteyen kız mı söylüyor?"

Gözlerimi aralyıp, hızlıca Lalisa'nın koluna vururken gülümsemiş, "Eteğimi ver hadi." diyerek zorla da olsa doğru etekleri giyip, mutfağa inmiştik.

Annem, bizden önce sandalyeye oturmuş bizi bekliyordu. Bizi fark ettiğinde gülümsemiş, ardından ufak bir 'günaydın' sözcükleri ile başlamıştı söze.

"Dün soramadım, Jeongguk ve Somi neden bu kadar sinirliydi?"

Sorduğu soruya karşı gözlerim Lalisa'ya kayarken, onun gözleri tabağında dolaşıyordu, cevap veremeyeceğini anladığımda ben başlamıştım söze. "Sadece ödevde anlaşmazlıklar oldu, tartışma büyüyünce de sinirlerimize hakim olamadık." Annem, sessizce kafa sallayarak tabağında ki zeytini ağzına götürmüştü.

B

ir kaç dakika mutfağı sessizlik sardığında, bunu bölen Lalisa'nın durgun sesiydi. "Saat geliyor, eğer yemen bittiyse çıkalım bence Jennie." Onu onaylayarak, sandalyeden kalkmıştım. Şu dün olan olay, Lalisa'yı fazla etkilemişti belli ki, zira davranışları tam olarak buna işaretti.

Tabaklarımızı tezgahın üstüne bırakıp, dış kapıya yönelirken, yine gözlerimi tutamayıp Lalisa'ya bakmıştım. Onunda bakışları bana döndüğünde gülümseyerek karşılık verdim. "İyiyim Jennie, endişelenme. O aptal iki kardeş için üzülecek değilim." Diyordu fakat, gözleri tam tersi konuşuyordu.

Fazla uzatmadan ayakkabılarımı ayağıma geçirmiş, onunda giymesini beklemeye başlamıştım. Lalisa, bağcıklarını bağlamış, doğrularak kapıyı açmıştı. Dışarıya ilk adımını attığında, bende onu taklit ederek dışarıya çıkmış, kapıyı kapatmıştım.

"İlk ders ney'di?" Ilık rüzgar sayesinde birbirine karışmış kaküllerini düzeltirken sorduğu soruya kısaca, "Kore dil ve edebiyatı." diyerek cevap vermiştim.

Gözlerim sürekli ondaydı. Onu sık sık böyle üzgün görmezdim, zaten her gördüğümde de, her zaman hasta çocuğu için endişeli bir anneye dönüşürdüm. Daha önce de dediğim gibi; Lalisa benim için çok özeldi.

Okula varana kadar, bir daha aramızda bir diyalog geçmemişti. Oysa, biz yol boyunca hep konuşurduk.

Okul bahçesine girdiğimizde, gördüğümüz görüntü her zamankinden daha farklıydı. Gözlerim fal taşı gibi büyürken, Lalisa kafasını bana çevirmişti, ardından baktığım yere.

"Tanıyor musun?" diye sorduğunda, hızlıca kafa salladım.

"Taehyung." Heyecanla konuştuğumda, Lalisa kaşlarını çattığını hissediyordum. "Taehyung mu?" Anlamaz sesine karşı sertçe yutkundum. Kafamı Lalisa'ya çevirdiğimde, Taehyung'un kim olduğunu son anda hatırlamış, büyük olan gözlerini daha kocaman yapmıştı. Hızlıca başını bana çevirdiğinde, aynı anda konuşmuştuk.

"Buraya geliyor!"

Öncelikle boş bir bölümdü, fark etmişsinizdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öncelikle boş bir bölümdü, fark etmişsinizdir. Diğer bölümden sonra, ne yazacağımı bilemedim açık olmak gerekirse. Sizi de bekletmemek adına bir şeyler yazdım. Yanlışlarımı gördüğünüzde, düzeltmekten çekinmeyin, akşam okuyanlar için iyi geceler, sabah okuyanlar için günaydın.

troublemakerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin