Farklıydı.
Uzun zamandır...yani, asla hissedemediğim duyguları bir anda hissetmek farklı bir deneyimdi. Tanrı mucizeler yaratmaz diye ortada dolaşan ben, Tanrı'nın en büyük mucizesine çarpmıştım. Ve sanırım, Tanrı benim için çoktan bir mucize yaratmış, onu fark etmemi beklemişti.
Zira,
Jeon Jeongguk bir mucizenin daha fazlasıydı.
Bunu geç fark etmek beni ne kadar üzse de, onun farkına tam anlamıyla karşılık vererek fark etmekte bir o kadar mutlu ediyordu beni.
"Jennie," Biraz öncekinden daha durgun bakan Jeongguk'a döndüğümde, konuşmasına devam etti. "Eminsin değil mi?" Dediğinde bir süre anlamsızca yüzüne bakmış, anlamadığımı fark ettiğinde ayakkabısının ucuyla toprağı deşmeye başlayıp, bakışlarını yere indirmişti.
"Yani, duygularıma karşılık vermek istediğine eminsin değil mi?"
Üst dudağım havaya kalkarken, gülmeden edemedim. Tanrım, ilk zamanlarda ki Jeongguk'un içinden nasıl böyle küçük bir çocuk çıkabilirdi bilmiyordum ama her ikisi de eşşizdi.
"Hiç olmadığım kadar," Kelimelerimi bir an bile tereddüt etmeden ona doğru savurduğumda, kafasını kaldırarak bana bakmış, bu gözlerinde ki Seoul'un en parlak yıldızlarından bile parlak olan harelerini görmemi sağlamıştı.
Bir süre baktıktan sonra, aniden ayaklarını yere vurmaya başlaması ile önce irkilerek iki adım geriye atmıştım. Ellerini yanakların iki yanına koyup, kocaman gülümserken, bunu her heyecanlandığında veya sevdindiğinde bir alışkanlık haline getirdiği kanısına varmıştım.
"Tanrım! Şuan hissettiklerimi anlatacak tek bir kelimeye bile sahip değilim." Ellerini yanaklarından çekerek, kollarımı tutup savurmaya başladığında, tutmakta zorlandığım kahkahalarımı bırakarak onunla birlikte gülmeye başladım.
Kollarımda ki ellerini yavaşça indirip ellerimi tuttuğunda, kahkahalarım dinmiş derin bir nefes almam için uygun bir hıza inmişti. Fakat henüz nefes almamışken, ellerini arada boşluk kalmayacak şekilde ellerime bastırıp geriye çekilmiş, dönmeye başlamıştı.
Affalayıp, düşecekken yana doğru iki adım atarak dengemi yeniden sağlayarak, ona ayak uydurmaya çalışmıştım ama bu sadece onlarca düşme tehlikesi geçirmekten başka hiçbir işe yaramamıştı.
"Mutluyum! Bu duyguyu iliklerime kadar hissetmeyi özlemişim." Sonunda durduğunda düzensizleşen nefeslerimi normale döndürmek için derin nefesler almaya başladım. Bakışlarım ona kayarken, göz göze gelmiş gülümsemiştim.
"Hey, siz delirmişsiniz." Bayan Jeon'un sesini duymam ile gözlerim irileşirken, hızla bahçe kapısında elinde ki poşetlerle birlikte içeri giren Bayan Jeon'a baktım.
"Sokağın başından duyuluyor kahkahalarınız, üstelik bir eşek gibi tepiniyorsunuz. Bu genç kuşağını asla anlayamayacağım." Olumsuz anlamda kafa sallayarak, ev kapısına kadar adımlamış ardından yeniden bize dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
troublemaker
Fanfictionaynı anda hem iyi hem kötü nasıl hissettirebiliyorsun bilmiyorum, lakin bildiğim tek şeydir başbela oluşun. ;bu kurgu 'autumnofmay' adlı yazardan alınmıştır. tamamlandı.