27.Bölüm

6.4K 338 25
                                    

Sabah kalktığımda Dave yanımda yoktu. Yataktan kalkıp yavaş adımlarla banyoya ilerledim. İşlerimi hallettikten sonra banyoda çıkıp dolabın karşısına geçtim. Rahat bir şeyler bulmak için dolabı açıp bakındım. Sonunda kot şort ve salaş bir tişört bulduğumda dolabı kapadım. Üstümde dünkü kıyafetlerim vardı. Hemen üstümden çıkarıp aldıklarımı giydim. Telefonumu arasamda odada yoktu. Aşağıda bırakmış olabileceğimi düşünerek odadan çıktım. Merdivenlere geldiğimde Jack ve Dave'in seslerini duydum. Basketbolla ilgili tartışıyorlardı. Merdivenlerden indim. Benjamin ortalarda gözükmüyordu. Benjamin deyince aklıma dün akşam ona bir oda vermediğimiz aklıma geldi. Jack o işi halletmiştir diye düşünerek tartışmalarına aldırmadan Dave ve Jack'in arasından geçerek mutfağa ilerledim. Benjamin mutfaktaydı. Masada oturmuş elindeki kan torbasına değişik bakışlar atıyordu. Haline güldüm. Ne zamandır insanlardan beslendiği için torbadan içmek ona garip geliyordu anlayabiliyorum.

"Günaydın!" Yanına gittiğimde bana bakarak gülümsedi.

"Günaydın." Sesi biraz üzgün çıkıyordu. Bu sefer gerçek bir kahkaha attım. Cidden komik gözüküyordu. Elindeki kan torbasını gösterdim.

"Alışık değilsin, ha?" Kafasını sallayarak onayladığında gülümsedim. Küçük bir çocuk gibi gözüküyordu. Yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra dolaptan kendime et aldım. Tezgahtaki yıkanmış tabaklardan birini alıp eti koydum ve masaya geçtim. Benjamin tuhaf bakışlarla eti süzüyordu. Uzun zamandır et yemediğini tahmin ediyordum. Her ne kadar akademide kurt adamlar olsada vampirlerden daha dayanıklı oldukları için et yemeden durabiliyorlardı. Benjamin'in bu hali gülmek istememe sebep oluyordu. Bakışlarına aldırmadan eti elime aldım. Kesmekle uğraşmak istememiştim. Bir kısmını ısırarak kopardım ve çiğnemeye başladım. İnsan olduğum, yani öyle olduğumu sandığım zamanları hatırlıyorum da... Et o zamanda bu kadar güzel miydi acaba? Eti yuttuktan sonra kalkıp kendime su doldurdum ve yemeğime geri döndüm. Benjamin kanı bitirmişti.

"Hey, biraz ister misin?" Ona etten biraz uzattığımda kafasını hayır anlamında salladı.

"Gerek yok, teşekkürler." Kaşlarımı çattım. O bir melez. Kurt olan kısmı acıkmıyor mu yani?

"Benj, lütfen. Uzun zamandır yemiyor olabilirsin ama bu senin için en az kan kadar gerekli. Lütfen." Biraz düşündükten sonra elimden eti aldığında gülümsedim. Yemek istemesini anlıyordum. Bundan sonra yanımda kasmasına gerek yok. İstediği kadar yiyebilir. Onu anlıyorum.  Etin geri kalanını hızla bitirdim. Artık her şeyi daha hızlı yapmaya çalışıyordum. Sanki hayatımda vakitlerimi sayan biri var ve eğer hızlı davranmazsam ölürüm. Gerçi  bir bakıma öyle. Yemeğimi bitirdikten sonra Benjamin ile salona geçtik. Dave beni görünce gülümseyerek yanına çağırdı. Oturduğu koltuk tek kişilik olduğu için kucağına oturdum ve küçük bir öpücük verdim. Karşılık vermesine fırsat bırakmadan geri çekildim. Eğer çekilmeseydim uzun bir süre durmayacağına eminim. Gözlerini kısmasına gülerek diğerlerine döndüm. Bizimle ilgilenmiyorlardı. Televizyona odaklanmış durumladalardı. Hafifçe öksürdüm. Keyiflerini bozmak istemem ama ne yazık ki bir süre keyif yapamayacağız. Kafalarını bana çevirdiklerinde gülümsedim.

"Çocuklar, bence neler yapacağımızı konuşmalıyız." Sesim gergin çıkmıştı. Bu konuyu konuşmak bile beni beriyordu. Ama bir tedavi bulmak istiyorum. Belki melez olmam tedavinin işe yaramasına engel olur. Ama Dave için bulmalıyım. Eski bir avcı olarak çok isteyerek vampir olduğunu sanmıyorum. Onun tekrar insan olması gerekiyor. Düşüncelerimi Jack böldü.
"Bir şeyler yapmalıyız. Ama daha tedavi var mı onu bile bilmiyoruz. Üstelik araştırma yapmak kolay olmayacak. Çok vaktimizi alacak ve bu sırada Benjamin ve senin güvende olmanız gerek. Dave'in yerine başka birinin gelmiş olması yüksek ihtimal." Bu sırada Dave öksürdü.
"Millet, kendimi övmek istemiyorum ama... Ellerindeki en iyi adam bendim. Çok uzun sürrdir onlarla iş yapıyordum. Ta ki Shadow'a kadar." Bana bakıp gülümsedi. Bunu duymak... Ona olan sevgim milyonlarca katına çıkmış gibi hissediyorum. Tekrar diğerlerine döndü.
"Merak etmeyin. Sizin benden uzun süredir vampir olduğunuzu biliyorum ama yine de sizi eğiteceğim. Benden önce avcılarla karşılaştığınızı sanmıyorum?" Jack kafasıyla onayladı.
"Tahmin ettiğim gibi. Neyse. Bence bazı günler belirleyelim. Bir gün hepimiz araştırma yapsın. Diğer gün eğitim." Fikir mantıklı ama bir gün bile olsa araştırmayı bırakmak işimizi uzatır. Yine de fikirlerini söylemeleri için Benjamin ve Jack'e öncelik verdim. İlk önce Benjamin konuşustu.
"Bence mantıklı ama... Araştırmanın uzamasını istemiyorsak bence bir gün araştırmayı iki kişi yapsın, diğerleri eğitim için kalsın. Ertesi gün roller değişsin. Ama Dave, sen bir hafta boyunca eğitmen ol. Neler yapmamız gerektiğini kavradıktan sonra kendimiz çalışabiliriz. Sen bir haftadan sonra araştırmaya gidersin." Benjamin'e şaşkın gözlerle baktım. Aklımı falan mı okudu?! Jack katıldığını belirtti ve bende onaylayınca Dave'e baktık. Fikrini kabul etmediğimiz için kızacak gibi hissediyordum.
"Hey, benim için sorun yok. Hem insan içine çıkmadan önce sivri dişliğe alışmam iyi olur." Onunda onayını aldıktan sonra bir hafta boyunca kimlerin hangi günler araştırma yapacağının planını oluşturduk.

*******
"Benden bu kadar!" Benjamin shot bardağını sertçe masaya koyduğunda güldüm. Uzun zamandan sonra içmek onu etkilemişti. Ben hala içmeye devam ediyorum. Benjamin bir ara beni engellemeye kalksada Jack ve Dave onu durdurdular ve benim onlardan bile daha dayanıklı olduğumu açıkladılar. Yaklaşık iki saattir içiyorum ve gerçekten henüz etkilenmiş sayılmam. Evden sıkılıp bara gelmiştik ama sarhoş olamayınca burası da sıkıcı gelmeye başladı. Çocuklara döndüm.
"Hey millet! Burası sıktı! Başka bir şeyler yapalım!" Başını masaya koymuş neredeyse uyuyacak olan Dave ve Benjamin kafasını kaldırdı. Gitmeye baştan heveslilerdi. Ama Jack dikkatini bu bara hiç yakışmayan masum bir kıza vermişti. Ve açıkça söylemek gerekirse onu uzun zamandır böyle görmemiştim. Sanki büyülenmiş gibiydi. Omzuna dokunduğumda bana baktı.

"Biz gidiyoruz." Gürültü fazla olsada beni duyacağını bildiğimden bağırmıyorum. Tam ayağa kalkacakken omzundan bastırarak kalkmasını engelledim.
"Kaç saattir kıza bakıyorsun. Sakın onunla konuşmadan, hatta numarasını almadan bu bardan çıkmana izin yok! İyi şanslar!" Ona göz kırptıktan sonra Benjamin ve Dave'le bardan çıktık. Temiz havaya çıkınca derin bir nefes aldım. İçerisinin  havası beni boğmak üzereydi. Çocuklara döndüğümde ikiside bana bakıyordu.
"Eee, şimdi ne yapıyoruz?" Soruma karşılık birbirlerine baktılar ve bana dönerek aynı anda omuz silktiler. Bu hareketlerine gülerek yürümeye başladım. Peşimden gelerek yanıma geçtiler. Dave kolunu omzuma atarak beni kendine çekti ve bende kolumu beline sardım. Benjamin ise bir kaç adım ilerimizde yürüyordu.Nereye gittiğimizi bilmesekte yürüyorduk. Sonunda Benjamin durduğunda bizde durduk. Benjamin'e baktığımda eve baktığını gördüm.
"Neden durduk?" Sorumu yanıtlamadan bir süre daha öyle durdu ve ardından hızlı adımlarla eve ilerlemeye başladı. Dave ile peşinden gitmeye başladık. Ama biz ona yetişene kadar o çoktan kapıya çalmıştı bile. Biz bahçeye girdiğimizde kapı açıldı ve uzun boylu sarışın bir oğlan kapıyı açtı. Önce ne olduğunu anlamamış gibi Benjamin'e baktı. Birden çığlık atmaya başladığında Benjamin çocuğun ağzını kapattı ve onu da peşinden sürükleyerek hızla eve girip kapıyı çarptı. Dave ile hızla peşinden koşarak kapıya vardı. Birkaç kez vursakta açan olmayınca Dave kapıyı kırmak için geriye gitti. Tam koşarak kapıya ilerlemişti ki kapı açıldı. Dave hızını alamadan kapıdan girip yere yapışınca gülmeye başladım. Fimlerde görürdüm ve bunu canlı göreceğim hiç aklıma gelmemişti. O çoktan yerden kalktığında ben hala gülüyordum. Sonunda gülmeyi kesebildiğimde bana sinirle bakan bir Dave ile karşılaştım. Ona ben masumum bakışları attım ve bize kapıyı açan çocuğa döndüm. Bu az önceki çocuktu. Benjamin'in neredeyse sürüklediği çocuk. Çocuğu incelediğimde gözlerinin ve burnunun Benjamin'e benzediğini fark etmemle kaşlarımı çattım. Dave elini çocuğa uzattı.

"Hey! Ben Dave. Ve sende..?" Çocuk Dave'in uzattığı elini sıkarken gülümsedi.

"Ben Samuel. Ama Sam diyebilirsiniz." Çocuk elini bana uzattığında aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim ve elini sıktım.

"Ben Shadow. Memnun oldum." Tokalaşmamız bittiğinde kısa bir an için sessizlik oldu. Bu sırada Benjamin'in nerede olabileceğini ve bu çocuğun kim olduğunu düşüyordum. Yüz yapılarına bakılırsa akrabası, hattta kardeşi olabilirdi. Gerçi çocuk bizim yaşımızda görünüyordu. Eğer Benjamin'in kardeşiyse o da vampir, belki melez, olabilir mi? Ben düşüncelerime dalmışken sonunda Sam konuştu.

"Şey, içeri geçelim?" Kafamızla onay verdiğimizde önden ilerlemeye başladı. Uzun bir koridordan geçerken etrafı inceliyordum. Evin bir çok yeri yıkılmış gibi görünüyordu. Sanki uzun yıllardır burada kimse yaşamıyormuş gibi. Sonra koridordan sola dönüp bir odaya girdik. Şaşkınlıkla durdum. Burası içerisine göre daha az yıkıktı. Sadece camlarda çatlaklar vardı ve duvarların bir kısmı çatlamıştı. Ama beni asıl şaşırtan bu olmadı. Odada Benjamin'e fazlasıyla benzeyen üç kız, iki oğlan ve onların küçük versiyonları gibi dolaşan beş küçük çocuk vardı. Ben Benjamin'e şok olmuş bir şekilde bakarken gülümsedi.

"Shadow, Dave... Kardeşlerimle tanışın." İçerdeki on iki kişiye bakarken yutkundum. Benjamin'in kardeşi olmasını anlarım ama... 11 tane mi?!

Selam millet! Sizi çok uzun zamandır beklettiğimin farkındayım ve gerçekten özür dilerim. Sizinle açık konuşayım. Ben bu hikayenin nereye gittiğini cidden bilmiyorum. Bölümü yazmadan önce kafamda bir kurgu falan oluşmuyor. Yazmaya başladığımda devam ettirmeye çalışıyorum. Ve bu yüzden bölümler saçma olabiliyor. Yeni bölüm gelmesinin uzun zaman almasının en önemli sebebi bu. Ve bir sebep daha var. Yorum olmaması. Yani tabii ki yorum yapan birkaç okuyucum var! Onlara teşekkür ediyorum! Bu arada 39.6K olmuşuz! Sizi seviyorum! ❤❤❤❤

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin