Selam! 6 ay gibi bir süreden sonra geldim, biliyorum çoğunuz bana kızıyor. Ama kesinlikle, tüm suç beynimde! Resmen yazacak şey bulamadım. Her yazmak isteyişimde hevesim kaçıyor, fikirlerin hepsi aklımdan uçup gidiyordu. Sonunda tamamladım bu bölümü. Ama çok ama çok saçma oldu. Üstelik ne kadar uğraşsam da istediğim kadar uzun olmuyor :( Sanırım daha çok çabalamam lazım. Neyse, umuyorum ki diğer bölümün gelmesi bu kadar uzun sürmez. İyi okumalar. Yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum :* :* :*
Kısa süre sonra Jack arabayı durdurunca düşüncelerimden sıyrıldım. Etrafa bakınca gülümsedim. Burası Jack'le yaptığımız ağaç evdi. Eskiden piknik alanı olarak kullanılan ama kurtlar geldikten sonra insanların korkudan yaklaşamadığı bir ormandaydı. Uzun süredir buraya uğramıyorduk ve ne kadar özlediğimi anladım. Arabadan inip evin olduğu ağaca dokundum. Jack de ardımdan indi ve yanıma geldi.
"Hala sağlam, ha? Sanırım bizi terk etmeyen tek şey bu ağaç." Yüzünde kederli bir gülümseme vardı. Kollarımı beline sardım.
"Hey, şu an duygulanma zamanı değil koca bebek. Söyle bakalım, bizi neden buraya getirdin?"
"Bir buçuk saat sonra evimizden, anılarımızdan ayrılacağız. Ne kadar süre geri dönmeyeceğiz ya da dönebilecek miyiz bilmiyorum. Karamsar olmak istemem ama... Hiçbir şeyin bizim için garantisi yokken en güzel anılarımıza son kez bakmak istedim." Ona kocaman gülümsedim.
"Sen harikasın!" Sonra tekrar ağacın üst dallarında artık geriye sadece tabanı ve bir duvarı kalmış ağaç evimize baktım. Belki o yıkıldı ama anılarımızı hala orada saklıyor. Bir süre ikimiz öylece evi izledik. Sonunda konuşan Jack oldu.
"Hadi oyalanmayalım. Uçağı kaçırmak istemeyiz." Tekrar arabaya bindiğimizde Dave ile Benjamin'in aşağı inememiş olduğunu fark ettim. Belki bunun özel bir an olduğunu anladıklarından, belki de Jack söylediği için bilemiyorum ama anlayışlı oldukları için minnettarım. Jack tekrar arabaya bindi ve araba motorunu çalıştırdı. Sessiz ve kısa süren bir yolculuktan sonra hava alanına geldik. Hepimiz arabadan indik ve eşyalarımızı aldıktan sonra içeri girdik. Uçağın kalkmasına neredeyse bir saat vardı. Benjamin biletleri almaya gitti. Biz de koltuklardan birine geçtik. Gergin bir şekilde Benjamin'i bekliyorduk. Beş dakika sonra elinde biletlerle döndü ve yanımıza oturdu.
"Çocuklar, buna hazır mısınız? Hayatlarımızı geride bırak-" Hızla ona döndüm ve sözünü böldüm.
"Bu konuşmayı gerçekten yapmak zorunda mıyız?" Kafasını iki yana salladı.
"Tamam, belki de yapmamalıyız." Nasıl geçtiğini anlamadığım bir saatten sonra uçağa binmiştik. Hostesin hoparlörden yankılanan sesi, hassaslaşan algılarımı rahatsız ediyordu. O sese uzun süre katlanamayacağım için zaten yapılması gerekenleri bildiğim için önlemlerimi aldım ve gözlerimi kapadım. Kulaklıklarımı taktıktan sonra, hayal kurmaya başladım. O ilacı bulursak ne olacak? Ben kullanmak istemiyorum, Dave istemiyor, muhtemelen Benjamin de öyle. Ancak, Jack için aynı şeyi söyleyemem. O insan kız için dönüşmek ister mi ki? Yine de hiçbir şey kesin değil. O zaman biz neden kendimizi bu kadar riske atıyoruz? Bunları düşünmekten beynim patlamak üzereydi. Şarkıyı durdurdum ve kulaklığın tekini çıkarıp diğerlerine döndüm. Hepimizin aynı sırada oturuyor olması iyi olmuştu.
"Çocuklar?"
"Evet?" Üçü de bana dönünce uzatmadan konuya girdim.
"Bu ilacı bulmamız ne işe yarayacak?" Bir an hepsi sessiz kalmıştı. İlk konuşan Benjamin oldu.
"Avcılara satabiliriz. Karşılığında vampirleri öldürmemeleri için başlarında kim varsa ona satabiliriz?" Cevabı mantıklıydı. Dave söze girdi.
"Bu ilacın kutu kutu dağıtıldığını sanmıyorum. Büyük ihtimalle yalnızca bir şişe var. Ve nasıl oluştuğu hakkında bir fikrimiz yok. Çocuklar, kızmayın ama, eğer ilacın nerede olduğunu bulamazsak onu daha fazla aramak saçma. Dünya'da onu nerede bulabileceğimiz hakkında bilgi olabilecek tek yere gidiyoruz. Burada yoksa, ben fazla kurcalamam millet." Dave'in uzun konuşmasından sonra yine kısa bir sessizlik oldu. Ve bu sessizlikte onun ne kadar haklı olduğunu düşündüm. Hatta benim aklımdan geçen hiç aramamak oldu bir an. Yani, bir yola çıktık ama bu yolda ölüm riskimiz var. Sadece dünyayı dolaşsak, bir süre bir yerde kalıp sonra oradan kilometrelerce uzaklaşsak. Sonunda ne olacağı belli olmayan bir şey için uğraşmak bana bile yorucu geliyor. Ve bu uğraş bizim için sonsuza dek sürebilir. Ne yazık ki, diğerlerini hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Bir süre denemek zorundayım.
"Dave haklı. Hemen pes etmeyelim ama buna sonsuza dek devam edemem. Bunu sonraya bırakalım. Yolculuğun tadını çıkarın." Benj son sözleri söyledikten sonra arkasına yaslandı, bu sırada Jack hiç söze karışmamıştı. Dave' de kulaklığımın tekini taktı ve beni göğsüne yasladı. Kokusunu içime çektim ve tekrar hayallere dalarak yolculuğun geçmesini bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ
VampireGenç bir kız için hayat yeterince zordur. Sevgili olayları, okul, dersler, sınavlar... Bunlar bazılarına zor gelebilir. Ama melez bir kız için hayat çok daha zor ve tehlikelidir. Hem de peşinde avcılar varsa ve bir tedavi bulmaya çalışıyorsa.