"Altayacak!!!"
"Sakin olun lütfen. Onu en kısa zamanda bulacağız."
"Atlayacak diyorum. Atlayacak."
"Ne olmuş?"
"Kimmiş oradaki?"
"Kızım!!!"
"Bu taraftan, bu taraftan gitti."
"Ne olur ona bir şey olmasın!"
"Kurtar onu, ne olur kurtar onu!"
"Ağlayan Kız Tepesi'ne çıkmış!"
"Kim görmüş?"
"Kızımı kurtarın lütfen!"
"Atlayacak!!!"
Oldukça yüksek bir sesle çalan alarmını susturmak için el yordamıyla telefonunu aradı Zeyce. Oldukça karışık ve biraz da korkutucu bir rüyadan uyanmıştı ve hala gerçek ve rüya arasındaki ayrımın tam olarak farkında değildi. Bu nedenle tepki vermesi ve gelen yüksek sesli müzik sesinin alarmı olduğunu anlaması on saniyeden fazlasını almıştı. Alarmını kapatıp yatakta doğruldu. Oda oldukça serindi. Ayağını soğuk zemine değdirmemeye çalışarak yerde terliklerini aradı. Odanın bu kadar serin olması hoşuna gitmiyordu ama aynı odada birden fazla kişi kalıyorsa ikisinin isteklerinin bir ortası bulunmak zorundaydı.
Terliklerini giyip yataktan doğruldu ve kapının arkasındaki askılıktan hırkasını alıp sırtına geçirdi. Sarsak adımlarla odadaki banyoya ilerledi. Kafasında hala az önce gördüğü ve bölük pörçük hatırladığı rüya vardı. Konuşan insanlar hatırlıyordu sadece. Ne söyledikleri her saniye daha fazla zihninden silinip gidiyordu.
Odanın banyosunun kapısını çaldı.
"Ben varım Zeyce. Diğer banyoyu kullanabilirsin."
Zeyce ifadesiz bir suratla kapıya yöneldi. Elbette bu saatte banyo her zaman dolu olurdu. Hala alışamamıştı bu düzene. İkizi Alin ondan yarım saat önce kalkar, duşunu alır, makyajını ve saçını yapardı. Zeyce'nin öyle dertleri olmadığı için ondan yarım saat fazla uyuyabiliyordu.
Bu eve taşınalı çok olmamıştı. Evin büyük bir bölümü tadilatta olduğu için şimdilik Alin ve Zeyce aynı odada kalıyorlardı. Tadilat tamamlandığında Alin alt kattaki, bunun aynısı olan odaya taşınacaktı ve Zeyce'nin bazı dertleri sona ermiş olacaktı.
Zeyce bu odayı sevmişti. Eve ilk geldiklerinde hemen bu odayı kendisi için seçmişti. Alin odanın penceresi küçük olduğu için ve içeri yeteri kadar güneş girmediği için odadan çok hoşlanmamıştı ve Zeyce'nin odayı almasına karşı çıkmamıştı. Zeyce'ye oldukça sevimli gelen küçük, üçgen çatı penceresi Alin'in içini daraltmıştı. Zaten bu odada yeteri kadar dolap yoktu ve Alin kendi odasında kocaman dolaplar olması konusunda ısrarcıydı. Banyosunu da kendi istediği gibi yaptırabilecekti. Bu odanın küçük banyosu Zeyce için yeterli olsa da Alin'in daha çok aynaya, daha çok dolaba, daha çok rafa ihtiyacı vardı.
Zeyce kapıdan çıkmak üzereyken telefonunu unuttuğunu hatırlayıp oyada geri döndü. O sırada göz ucuyla odayı taradı. Ne kadar da farklılardı Alin'le. Odanın bir tarafına Alin'in eşyaları saçılmış durumdaydı. Hepsi rengarenkti. Aynı Alin gibi. Zeyce'nin tarafı daha düzenliydi ve genel olarak beyaz ve gri tonları hakimdi. Aynı Zeyce gibi. İnsanın yaptığı renk seçimleri karakter özelliklerini yansıtıyordu elbette. Zeyce her zaman sakin ve sessiz olan taraf olmuştu. Düşüncelerini kendine saklamayı seven, ortama genel anlamda uyan, karar vermeyi ve fikir beyan etmeyi sevmeyen. Bu açıdan babası Cemal Bey'e çok benziyordu Zeyce. Cemal Bey de bazen eşi Zeynep Hanım'ı çıldırtacak kadar suskun ve içine kapanık olabiliyordu. İş söz konusu olduğunda tam bir yırtıcı olan Cemal Bey'in özel hayatında bu kadar uyumlu ve sessiz olması onu sadece işten tanıyan insanlara hep tuhaf geliyordu. Zeynep Hanım ona nazaran daha renkli, daha heyecanlı ve daha az uyumluydu. Aynı Alin gibi.