Bölüm 8

518 41 6
                                    

"Hoş geldiniz beyim."

Zeyce derin bir uykudan uyanmış gibi gözlerini kıpıştırıp Cemal Bey'in kapısını açan adama baktı eğilerek. Çiftliğin bütün çalışanları kendilerini karşılamak için çiftliğin dış kapısına çıkmışlardı. İyi de olmuştu gerçi çünkü odalara taşınacak çok fazla bavul getirmişlerdi. Çoğu Zeynep Hanım ve Alin'e aitti. Zeyce çok fazla eşya getirmemişti. Birkaç kitap, yürüyüş yapabilmek için ayakkabılar ve pantolonlar, akşam serin olacağını düşündüğü için birkaç hırka ve kazak. Hepsi buydu işte.

Alin fazla kalmayabileceğini söylese de yanında ihtiyacı olabileceğini düşündüğü pek çok şey getirmişti. Zeyce kardeşinin gelmesine bile şaşırmıştı aslında. Evde yalnız kalmak isteyebileceğinden emindi ama Alin kısa süre de olsa gelip kalmak için ısrarcı olmuştu. Biraz ortadan kaybolmak istiyordu anlaşılan. Belki de sevgilisiyle ( geçen süre içinde Aras'la sevgili olmuşlardı ve Zeyce istemese de bu ilişkinin detayları hakkında fazlasıyla şey biliyordu) kavga etmişti de ilgi çekmek istiyordu kim bilir? Belki de sadece kardeşine destek olmak istiyordu. Alin'in kafasından neler geçtiğini tahmin etmek oldukça zordu.

Buraya gelişleri için hazırlanmak Zeyce'nin düşündüğünden çok daha kısa sürmüştü. Doktoru her hafta gelip kendisini muayene edecekti. Psikiyatristiyle de iki günde bir telefonla konuşacaktı. Durumunda ani bir değişiklik olursa diye Cemal Bey uzun bir plan da yapmıştı. Bir helikopter gelip kendisini alacaktı ve kısa sürede hastaneye gidebileceklerdi. Paranız olduğunda imkanlarınız da sınırsız oluyordu. Zeyce bunu daha çok küçükken öğrenmişti.

Üç araba gelmişlerdi. Alin geri dönmesi gerekirse diye her zaman bir arabanın daha hazırda durmasını istediği için burada iki araba kalacaktı. Arabalardan birini Cemal Bey, birini de Alin kullanmıştı. Diğer arabaya sadece bavullar yüklenmişti ve Cemal Bey o arabayla ve şoförüyle dönecekti. Zeyce yolun bir kısmında Alin'in kullandığı arabada gelse de daha sonra babasını yalnız bırakmamak istediğini söyleyip Cemal Bey'in kullandığı arabaya geçmişti ve Alin ve Zeynep Hanım'ı yalnız bırakmıştı. Genel olarak Zeyce'nin ilgisini çekmeyen konular konuşuyorlardı zaten. Odaların düzeni, mobilyaların yeteri kadar iyi olup olmadığı, ekstra nevresim lazım olup olmayacağı gibi konular.

Cemal Bey'in arabasına geçtiğindeyse biraz uyumuştu. Çiftliğe yaklaştıklarında babası tarafından uyandırılmıştı. Cemal Bey kızının güzel manzaraları sevdiğini biliyordu. Zeyce yolun geri kalanını etrafı izleyerek geçirmişti.

Çiftliğin kahyası olduğunu düşündüğü adamla konuşan Cemal Bey'e baktı Zeyce. Daha genç ve daha enerjik görünüyordu şimdi babası. Eski yorgun hali bu çiftlik işi çıktıktan sonra yok olmuş gibiydi. Zeyce bu durumun babasına da iyi geldiğini çok net görebiliyordu. Usulca kapısını açıp arabadan çıktı ve babasının yanına yürüdü.

"Siz de hoş geldiniz hanımım. Umarım rahat edeceksiniz burada."

Cemal Bey Zeyce'ye dönüp gülümsedi.

"Sadık, bu kızım Zeyce. Bir süre size emanet olacak burada. Zeyce bu da kahyamız Sadık. Bir ihtiyacın olursa ona ya da çiftliğin diğer çalışanlarına çekinmeden söyleyebilirsin."

Zeyce başını sallayıp gülümsedi. O sırada annesi ve kardeşi de yanlarına gelmişti. Cemal Bey onları da tanıştırdı.

Sadık çok uzun ve yapılı bir adamdı. Yüzü güneşten oldukça yanmıştı. Zeyce kırklı yaşlarının sonunda olduğunu tahmin etti. Oldukça güler yüzlü gibi görünüyordu. Babası daha önce ondan bahsetmişti. Çocukluğundan beri bu işi yapıyordu Sadık. Çocukluğu da çiftlikte ve atların arasında geçmişti. Babasının dediğine göre yeni doğmuş bir tayın nasıl bir at olacağını daha ilk görüşte anlayabilecek kadar yetenekliydi de. Zeki bir adama benziyordu Sadık.

MıknatısHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin