Sancak
Gamze : Nerdesin, vardın mı?
Sancak : Vardım da...
Sancak : Ne yapacağım yani bir anda kapısını çalıp 'Hadi gidiyoruz!' mu diyeceğim kıza
Gamze : Ayyynen öyle diyeceksin
Sancak : Gelmeyebilir farkındasın değil mi?
Gamze : Alin'i senin dışında kimse ikna edemez
Gamze : Hadi, güveniyoruz sana
Burnumdan soluyarak telefonu kotumun cebine koydum ve kafamı kaldırıp bir kez daha önünde dikildiğim binaya baktım. Alin'i evden alıp mekana götürmek ve bunu yaparken de hiçbir şeyi çaktırmamak benim görevimdi ama bunu yapabileceğimden emin değildim. Gerçi, ondan bir şeyler saklamak konusunda oldukça deneyimliydim aslıda.
Artık bu yoldan dönüş olmadığına karar verdim ve telefonumu alıp Alin'i aradım.
Çilli aranıyor...
Birkaç saniye sonra telefonu açtı.
''Alo? Sancak?'' dedi şaşırmış bir sesle.
''Hadi üstüne kalın bir şeyler giy, sonra da aşağıya in.''
''Ne?'' dedi daha da şaşırarak.
''Hadi Alin, bu soğukta bekletme beni.'' dedi sesimi ikna edici çıkarmaya çalışırken. Hava cidden nisan ayına göre fazla soğuktu ama beklediğim kişi Alin ise bunun pek bir önemi kalmıyordu.
''Ne diyorsun sen? Aşağıda mısın yoksa?'' dedi ve sonra da telefondan birkaç hareket sesi geldi. Kafamı kaldırıp Alinlerin evinin olduğu kata. Telefondan önce bir cam açılma sesi geldi, sonra da camdan Alin gözüktü.
''Ne işin var senin burada?!'' dedi bağırarak.
''Alin, sarkma şu camdan! Düşeceksin şimdi.'' dedim onaylamaz bir ses tonuyla. Bir insanda gram yükseklik korkusu olmaz mıydı ya?
''Ben ne diyorum sen ne diyorsun Sancak?'' Adımı, onun sesinden duymak beni her zaman gülümsettiği için kendime engel olamadan gülümsedim.
''Hadi Alincim, hadi. Üstüne kalın bir şeyler giy, sonra da aşağıya in.'' dedim o hala camdan bana bakarken. Ardından telefonu kapattım ve bu sefer sesim ona gitsin diye bağırdım. ''Lütfen!''
O da telefonu kapattı. Bu mesafeden göremesem de gözlerini devirdiğini biliyordum. ''İniyorum birazdan, Allahın cezası!'' diye bağırdı bana doğru ve kafasını camdan içeriye sokup camı kapattı. Buna karşılık güçlü bir kahkaha atarken, sokakta bana garip garip bakan insanları pek umursamadım. Büyük ihtimalle kavga eden iki sevgili gibi gözüküyorduk ve bu fikir hoşuma gidiyordu.
Oldukça kısa bir süre sonra binanın kapısının açıldığını duydum. Yaslandığım duvardan ayrıldım ve Alin'e doğru döndüm. İçine açık pembe boğazlı bir kazak ve üstüne de lacivert bir blazer ceket, altına da dizleri yırtık bir pantolon giymişti. Saçları üstten yarım toplanmıştı. Alin'in güzel olması için ekstra bir çaba harcamasına gerek yoktu. O kapıdan pijamalarıyla çıksa bile kalbimi delicesine hızlandırabilirdi.
Bana biraz yaklaşınca, genellikle makyajla kapattığı çillerini bu sefer kapatmadığını fark ettim. Acele ettiği için unutmuş olmalıydı. Ya da artık onunla bu konuda dalga geçemediğim için onları kapatma gereği duymamıştı.
''Bu ceket babanın damatlığından falan mı?'' dedim her zamanki gibi dalga geçecek bir şeyler bulmaya çalışarak.
''Beni niye çağırdın?'' dedi beni duymazdan gelerek. ''Ve niye giyindim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckles | texting
Teen Fiction''Sana aşığım.'' diye fısıldadı usulca. Gülümsedim ve parmak uçlarımın üstüne yükselmeden önce fısıldadım. ''Biliyorum.'' - Kaan : Bundan nefret ediyorum Kaan : Sana kızgın, küskün kalamamaktan nefret ediyorum Kaan : Diyorum bu sefer bitti, unutacağ...