2.6

1K 51 6
                                    

Kemal : Selam!

Alin : Selam

Kemal : Naber nasılsın?

Alin : İyiyim sen nasılsın?

Kemal : İyiyim ben de sağ ol

Kemal : Ben şey için yazmıştım

Kemal : Beraber bir şeyler yapmaktan bahsetmiştim

Alin : Evet...

Kemal : Hangi gün müsaitsin?

Alin : Hafta sonu full boşum, senin için ne zaman uygunsa olur

Kemal : Pazar günü antrenmanım var, cumartesi olur mu?

Alin : Olur

Alin : Peki nereye gideceğiz?

Kemal : Havalar bu aralar güzel, Alsancak'a gideriz diye düşünmüştüm

Alin : Tamam

Kemal : 3 gibi Sevinç Pastanesi'nin önünde buluşalım o zaman?

Alin : Bana uyar

Kemal : Harika

Kemal : Sonra görüşrüz o zaman

Alin : Görüşrüz

-

"Alin, Egemen! Gelin hadi!" Annemin sesiyle çalışma masamdan kalktım ve odamın kapısına ilerleyip kapıyı açtım.

Tam odamdan dışarıya bir adım attığım sırada yan odadan abimin de çıktığını fark ettim. Kafamı çevirip ona baktığımda onun da aynı şekilde bana baktığını gördüm. Gözlerimiz kesişince aramızda sessiz bir iletişim oluştu.

"Sofrada sağdaki sandalyeye ben oturacağım." dedik gözlerimizle.

Âdeta bir düdükle yarışa başlamış iki atlet gibi salona doğru koşmaya başladık. Abimi ittirip onu geride bırakırken "Çekil yolumdan." dedim.

"O kadar hızlı olma Civciv!" dedi abim ve kolumdan tutup beni arkaya sürükledi. Uzun bacakları ile koşarken hızla aramızdaki mesafeyi açtı ve benden önce salona girdi.

İkimiz de koşarak salona girdiğimizde annemle babam şaşırarak bize döndüler.

"Koşmayın evin içinde!" diye kızdı annem. Ama onu dinlemedik.

Abim benden sadece birkaç saniye önce sandalyeye oturdu.

"Aha! Ben kazandım! N'oldu Civciv, kısa bacaklarınla geçemedin beni bakıyorum da?" dedi abim eğlenerek.

"Eşek kadar oldunuz, hala kumanda kavgası yapıyorsunuz." dedi babam bize bakarak.

Abimin oturduğu sandalye televizyonu gören sandalyeydi. Doğal olarak orada oturan kanalı değiştirme hakkına sahip oluyordu.

Annemle babama çaktırmadan abimin saçını hızla çektim ve hemen masadaki yerime oturdum.

"Ah!"

"N'oldu oğlum?" dedi annem korkarak.

"Al-"

"Böcek ısırmıştır." dedim hemen atlayarak abimin sözünü keserken.

"O böcek fazla kaşınıyor ama!" dedi abim tehditkar bir şekilde.

"Kaşısana!" dedim ben de aynı şekilde.

"Yeter! İkiniz de hala küçük çocuk gibisiniz! Oturup insan gibi yemeğinizi yiyeceğinize birbirinizle uğraşıp duruyorsunuz! İnsan kardeşiyle böyle mi konuşur? Sizin birbirinize destek olmanız lazım." dedi babam.

"Tabii ki. Mesela şu Civciv kendini çatıdan falan atmaya karar verirse kesinlikle en büyük destekçişi ben olacağım." dedi abim gülümseyerek.

"Egemen!" dedi annem sinirle. "O nasıl laf oğlum?"

"Şaka annem şaka." dedi ve yemeğini yemeye başladı. Gözlerimi devirip ben de yemeğimi yemeye başladım.

"Baba, ben cumartesi günü bizimkilerle maça gideceğim."

"Beyfendiye bak, izin almıyor da haber veriyor." dedi babam dalga geçerek. "Hem sen bilet parasını nerden buldun? Sana bunun için para verdiğimi hatırlamıyorum."

"Atakan'da fazladan bilet varmış. O davet etti." dedi hızla yemeğini yerken.

"İyi bakalım. Git."

"Şey, cumartesi günü ben de çıkabilir miyim?" dedim hazır yeri gelmişken.

"Sen nereye kızım?" dedi annem.

"Iı, şey..." Masada babam otururken bir erkekle başbaşa olacağımı söylemeye cesaret edemedim. Babam böyle şeylere takılan biri değildi ama yine de şansımı da zorlamak istemiyordum. "Birkaç arkadaşımla Alsancak'a gideceğiz."

"Pff, birkaç arkadaşmış. Ben biliyorum o arkad-Ah!" Abimin sözünü onu masanın altından nazikçe (!) uyararak kestikten sonra kocaman, uslu kız gülümsememle anneme ve babama baktım.

"Peki, gidin ikiniz de. Ama Egemen sen çok geç kalma. Dersleri çok sallama, sınava az kaldı."

"Biliyorum baba!" dedi abim bıkmış bir şekilde. Ardından hızlıca yemeğini bitirdi ve masadan kalktı.

freckles | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin