4.0

1.1K 60 5
                                    

Itiraf Bölümü Part 2 :)

-

Çantamı toplarken, dışarda yağan yağmura memnuyetsiz bir şekilde baktım. Yağmurlu havalar sadece evde olduğum zamanlar güzeldi. Neyse ki sabah evden çıkarken şemsiyemi almıştım bugün.

Sınıftaki birkaç arkadaşımla vedalaştıktan sonra montumu giyip koridora çıktım. Kimya hocası biraz geç bıraktığı için okulda pek insan kalmamıştı. Benim gibi sınıflarından çıkan birkaç öğrenci vardı sadece. Yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. Gördüğüm birkaç öğretmenime gülümseyerek selam verdim ve en alt kata indim.

Okulun kapısına geldiğimde, Sancak'ın duvara yaslanmış, elleri cebinde bir şekilde beklediğini gördüm. Beni görünce sırtını duvardan ayırdı ve vücudunu bana döndürdü.

''Beni mi bekledin?'' dedim şaşırarak. Okula sabahları beraber geliyorduk ama daha önce beni çıkışta hiç beklememişti.

''Sabah şemsiye almayı unutmuşum. Belki seninkini benimle paylaşırsın diye ummuştum.'' dedi.

İstese abimle ya da diğerleriyle gitmeyi de seçebilirdi. Hatta Murat'ın babası onu okuldan her gün araba ile alıyordu, onu evine bırakmasını da isteyebilirdi. Ama o beni tercih etmişti.

Gülümsememek için kendimi zorladım.

Ağzımı açıp ona şemsiyemi paylaşabileceğimizi söyleyeceğim sırada, dudaklarım benden izinsiz bambaşka bir şey söyledi. ''Ben de şemsiye almamışım.'' dedim.

Şimdi niye durdurk yere yalan söylemiştim ki?

''Ah, öyle mi?'' dedi hayal kırıklığına uğramış gibi gözükmeye çalışırken. Ama gözlerindeki parıltı hiç de hayal kırıklığına uğramadığını açıkça belli ediyordu.

''Yağmur durana kadar beklesek daha iyi olur o zaman.'' dedim.

Ah! Demek aklından bu geçiyordu Alin! Yağmur bitene kadar Sancak'la yalnız kalmayı planlıyordun!

''Aslında...'' dedi ve çantasını hızlıca çıkardı. Sonra da üzerine giydiği kot ceketi çıkarıp çantasını geri taktı. ''Ceketimi şemsiye niyetine kullanabiliriz. Tabii pek etkili olmaz ama-'' dedi.

''Olur.'' dedim bir anda atlayarak. Sancak bile gereksiz hevesim karşısında şaşırsa da sadece gülümsemekle yetindi.

Beraber kapıya kadar yürüdük. Sancak ceketi kafasının üstüne tuttuktan sonra bana döndü ve kısa bir adımla dibime kadar girip beni de ceketin altına aldı.

Bir anda oluşan yakınlıktan dolayı şaşkınlıkla ona döndüm. O da bana bakıyordu. Yüzü, yüzümden sadece santimler uzaktayken kahverengi gözlerindeki koyulaşmayı görebiliyordum. Yakışıklı suratı o kadar yakınımdaydı ki, kalbim sağlıksız bir hızla atmaya başladı. Öyle hızlı atıyordu ki, sanki sadece göğüs kafesimde değil de tüm vücudumda atıyordu. Ellerimde, bacaklarımda, boğazımda ve midemde.

Göz temasını ilk kesen Sancak oldu ve bakışlarını önüne çevirdi. ''Hadi gidelim o zaman.''

''Hı-hı.'' diyerek onu onayladım ama ne dediğini duymamıştım bile oysaki. Düşünebildiğim tek şey az önce santimler ötemde olan gözleriydi.

Dışarıya adım attığımız anda, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur bizi sırılsıklam etti. Üstümüzdeki ceket biri hiç korumazken, Sancak ile birbirimize dönüp kahkaha attık.

''Bu s-sanırım pek iyi bir plan değilmiş.'' dedi Sancak kahkahalarının arasında.

''E-evet.'' dedim ben de gülerken.

freckles | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin