Alin
"Gel, şuraya oturalım." diyerek eliyle kafenin biraz ilerisindeki masayı gösterdi. Elimizdeki karton kahve bardakları ile oraya ilerlerdik ve karşılıklı bir şekilde oturduk.
Ben kahvemi biraz soğuması için masaya bırakırken, Kemal kahvesinden büyük bir yudum aldı.
"Ee..." dedim konuşacak konu bulamazken. "Maçlar ne zaman?"
"Sınav haftası birkaç haftaya bitecek, ondan hemen sonra başlıyoruz. Hatta ilk maç bizim okulda."
"Aa, öyle mi? Öğrenciler de gelip izleyebiliyor mu peki?" dedim heyecanla.
"Hangi hocanın dersinde olduğunuza bağlı. İyi bir hocaya denk gelirse onu ikna edip gelebilirsiniz belki." dedi Kemal.
"Güzel olur. En önden sana tezahürat yaparım." dedim söylediğim şeyin biraz geç farkına vararak. Yanaklarım kızarırken gözlerimi kaçırdım.
"Çok sevinirim." dedi Kemal sıcak bir şekilde gülümseyerek. Birkaç saniye garip bir sessizlik olurken rahatsız bir şekilde yerimde kıpırdandım.
"Haydar Hoca'nın sınavından kaç almışsın?" dedi Kemal.
"Hiç sorma." dedim gülerek.
"Niye? Abin gibi sen de kimyada kötü müsün yoksa?" dedi dalga geçerek.
"Yok, ailenin kimya özürlüsü neyse ki abim. Ama bu sınava pek çalışmadım. Sen?"
"Eh, ortalamamı düşürmeyecek her nota tamamım. Ben de neyse ki ailemdeki kimya özürlüsü değilim." dedi ve kahvesinden büyük bir yudum aldı.
Bunun, ailesi hakkında daha çok bilgi edinmem için en doğru zaman olduğunu fark edip hemen konuya girdim. "Öyle mi? Siz kaç kardeşsiniz?"
"2." dedi kısaca. Pekala, sayı tutuyordu. Şimdi sıra cinsiyete gelmişti.
"Senin de mi hiç geçinemediğin bir abin mı var yoksa?" dedim dalgayla karışık.
"Hayır, benim ablam var."
Allahım... oydu. Kaan, Kemal'di. Evet, oydu. O olmalıydı.
"Ablanla iyi mi geçinirsiniz peki?" dedim sohbeti devam ettirmeye çalışarak. Heyecandan ne dediğimi bilmiyordum oysaki.
"Aslında onu pek tanımıyorum. Aramızda çok fazla yaş farkı var ve ben ilkokuldayken evlenerek yurt dışına taşındı."
Bu da o fotoğraftaki kızın soyadının neden Kemal'inkinden farklı olduğunu açıklıyordu. Her şey yerli yerine oturmuş, aklımdaki her soru cevaplanmış gibiydi.
"Neyse, hep benden konuşmayalım. Sizin abinle ilişki bizimkinden çok daha ilgi çekici gibi, ha?" dedi gülerek.
"Ya, ne demezsin." dedim ben de gülerek. "Çok ilginçtir."
"Neden anlaşamıyorsunuz ki?"
"Bilmem. Hiç 'Bilerek abime gıcıklık yapayım da sinir olsun.' diye düşünmedim. O bana karşı hep böyleydi, ben de normali bu diye düşündüm galiba." dedim omzumu silkerek.
"Aranızda pek bir yaş farkı yok. Belki de abin doğduğunda seni kıskanmıştır."
Bunu daha önce hiç düşünmemiştim açıkçası. Abim beni niye kıskanacaktı ki? Tüm ailenin ilk torunuydu. Bayramlarda daha çok harçlığı alan, hangi yaramazlığı yaparsa yapsın her zaman affedilen kardeş oydu.
"Hiç sanmıyorum. Bence abim sadece beni sevmiyor." dedim aklımdaki düşünceleri boşverip. Abimle aramızdaki ilişki her zaman aynıydı. Basitti. Üstüne düşünmeye gerek yoktu.
"Abinin seni sevmediğini sanmıyorum. Geçen sene matematik sınavın çok kötü geçtiği için tuvalette ağladığın günü hatırlıyor musun?" dedi Kemal. Şaşırarak kafamı salladım. "Abin sen tuvaletten çıkana kadar koridorun başında bekleyip kızlar tuvaletine bakıp durmuştu. Hatta derse geç kalıp hocadan bir ton laf işitmişti. Ama yine de gülümüsyordu."
"Ağladığımı gördüğü için gülümsüyordur."
"Hayır. Biz sorduğumuzda ne demişti biliyor musun? 'Alin'i tuvaletten gülerek çıkarken gördüm. İçim çok rahatladı.' Abin senin için gerçekten çok endişelenmişti."
Aklımdan binbir düşünce geçiyordu. Abimle birçok kere kavga etmiştik ve birçok kere de onun yüzünden ağlamıştım. Sürekli birbirimizden nefret ediyor gibi davranıyorduk ama içten içe ondan nefret etmediğimi biliyordum. Bu yüzden sigara içmesinden, düşük notlar almasından rahatsız oluyordum. Onun için endişeleniyordum. Ama şu ana kadar onun da benim için aynı şeyleri hissettiğinin hiç farkına varmamıştım.
"Sanırım cidden abinin seni sevdiğinin farkında değildin?" dedi Kemal. "Eğer fazla özel bir konuya burnumu soktuysam özür dilerim."
"Hayır, özür dilemene gerek yok. Hatta sana teşekkür etmem gerek galiba. Bazı şeylerin farkına varmamı sağlamış olabilirsin."
"Eğer sen mutluysan, ben de mutluyum." dedi Kemal ve elini masanın üstünden elime koydu.
Elini. Elimim. Üstüne. Koydu.
Ben şaşkınlıktan nefes bile alamaz bir şekilde elimin üstündeki eline bakarken o dostça elimi sıktı ve sonra elini geri çekti.
Kalbimin deli gibi attığını hissedebiliyordum. Ve yüzüme bir sıcaklık bastığını da. Ama bu sadece beklemediğim bir haraket olduğu içindi.
Az öncesine kadar ona karşı duygularım olabileceği, hatta ondan hoşlandığımı düşünmüştüm. Evet, ondan hoşlanıyordum ama bu arkadaşça bir hoşlanmanın ötesinde değildi. Evet, onun yanında heyecanlanıyordum ama bu tanımadığım insanların yanında gerilmemle ilgiliydi.
Elini elime koyduğu anda hissettiğim tek şey elimi hemen geri çekme isteğiydi. Ne midemde kelebekler hissetmiştim ne de zevk almıştım. Hoşlanmanın böyle bir şey olmadığını biliyordum, çünkü daha önce de hoşlandığım insanlar olmuştu. Ama Kemal onlardan biri değildi.
-
#Egemenisevelim çünkü aslında çok iyi birisi 🥺🥺
Vote verip yorum yapmayı unutmayın😌😌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckles | texting
Teen Fiction''Sana aşığım.'' diye fısıldadı usulca. Gülümsedim ve parmak uçlarımın üstüne yükselmeden önce fısıldadım. ''Biliyorum.'' - Kaan : Bundan nefret ediyorum Kaan : Sana kızgın, küskün kalamamaktan nefret ediyorum Kaan : Diyorum bu sefer bitti, unutacağ...