Her saç rengi güzel ama karamel Jaemin'i ayrı bir seviyorum. Keyifli okumalar~
Jaemin yüzüne vuran güneş ışığıyla huzurla gülümsedi. Okul binasının da içerisinde bulunduğu ormana tek başına gitmeyi seviyordu. Sabah kalkmaktan pek hoşlanmıyor olsa dahi hafta sonraları kalabalıktan kurtulup kafa dinleyebilmesinin tek yolu buydu. Sabahın köründe kalkar, giyinir ve oda arkadaşına hissettirmeden ormana kaçardı. Dinginliği yakalamak ve kimse ile tesadüfen karşılaşmamak için bir ağacın tepesine çıkar ve kalın dallardan birisine oturup başını da ağacın gövdesine yaslardı, öylece güneşin yükselişini izlerdi. Bu vakitler okulda geçirdiği en güzel vakitler olurdu onun için. Senfonisini duyan kuşlar daha çok ötmeye bir nevi onun müziğine katılmaya çalışırlardı. İnsanların ilgisinin tam aksine hayvanların bu ilgisi Jaemin'i hep daha mutlu ederdi.
"Orada ne yapıyorsun Na Jaemin?"
Jaemin kendisine yöneltilen soruyla kapalı gözlerini şaşkınlıkla açıp sessin geldiği yöne, aşağıya baktı. Jeno yüzünde kocaman bir gülümseme ile ona bakıyor ve el sallıyordu.
Kimse ile tesadüfen karşılaşmak istemediğini söylemişti, değil mi? Pekala bunun bir istisnası vardı.
Jaemin içinde oluşmaya başlayan coşkuyu gizleme gereği bile duymadan oturduğu daldan aşağıya atladı. Yere dengeli bir şekilde inmiş olsa dahi dal epey yüksekte olduğu için Jeno kısa bir saniyeliğine fazla endişelenmişti.
"Çok umarsızsın." dedi Jeno sırıtmaya devam eden gence, gerçi kendisi de öyleydi. Jaemin ile beraberken gülümsememek imkansızdı, karamel saçlı güzel çocuğun sıcacık da bir gülümsemesi vardı. Sanki buna ihtiyacı varmış gibi.
"Günaydın Lee Jeno, sabahın bu saatte burada ne işin var?"
Jeno omuz silkip "Ben aktarım unuttun mu?" dedi ve bilgiç bir şekilde konuşmasına devam etti. "Sabah saatleri şifalı ot toplamak için mükemmel saatler."
Jaemin esneyip "Sen çalışmaktan başka bir şey yapmaz mısın?" diye sordu. Jeno kaşlarını çatıp elindeki koca kitabı genç adamın karnına vurarak tutmasını sağladı.
"Arada bir sen de denesen fena olmaz."
Jaemin sırıtarak karnını ovaladı ve kızgın kızgın yürümeye başlayan gencin peşinden ilerlemeye başladı. "Peki Lee Jeno, bu gün sana aslında çalışkan birisi olduğumu kanıtlayacağım."
Jeno göz ucu ile kendisini takip ederken bir yandan da verdiği kitabı inceleyen gence güldü. Jeno her zaman giydiği kıyafetlerini giymişken Jaemin'in üzerinde okul kıyafetleri yoktu.
Üzerinde karamel saçlarına çok yakışan, kalın, toprak rengi bir hırka ve içinde beyaz bir tişört; altında ise açık mavi bir kot vardı ayaklarına da bağcıklı koyu kahve bir çizme giymişti. Muhteşem görünüyordu, gerçi muhteşem görünmediği bir zaman yoktu ki.
Jeno kısaca kendi kıyafetlerine baktı ve dudaklarını dişledi, keşke daha güzel şeyler giyseydim diye geçirdi içinden. Jaemin ile ne zaman karşılaşsalar paspal bir görüntüde olmuştu.
"Bu gün aradığın özel bir bitki var mı?" diye sordu Jaemin ilgiyle, Jeno da hali hazırda kendisine baktığı için göz göze gelmişlerdi. Bu Jaemin'i gülümsetirken Jeno utanarak önünü döndü.
"Sayfa 412, Pimpinella Saxisfrage ." dedi hızlıca. Jaemin kitapta 412. sayfayı açıp karşısına çıkan çizimi inceledi bir süre.
"Nerede bulabileceğimizi biliyor musun?" diye sordu daha sonra, bitkilerden gerçekten hiç anlamıyordu. Ama bulmaları ne kadar uzun sürerse o kadar sevinirdi, Jeno'yu tanımaya pek vakit bulamıyordu okuldalarken. Gerçi teknik olarak hala okulda sayılırlardı ama asıl bahsetmek istediği şey şuydu, Jeno kendisi karşısına çıkmadığı sürece bulunması imkansız birisiydi. Onun ile daha çok vakit geçirmesi tanışmalarına ve doğal olarak Jaemin'in onu bulamadığı zamanlarda nerede olabileceğine karşın daha rahat tahmin yürütebilmesine yardımcı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
||Can You Hear My Melody?|| [Nomin/Jaeno]
Fanfiction[Tamamlandı] [Soft!!] Tüm varlıkların kalbinde saklı, sadece kendisinin ve ruh eşinin duyabileceği bir melodisi vardır. "Herkesin bir melodisi vardı, senin ise kulaklardan silinmeyen bir senfonin ve ben o senfoninin bir parçası olmayı her şeyden çok...