Kendimi soft Nomin diye ağlarken buldum o yüzden here we go~~
Güneşin yüzünü henüz göstermeye başladığı serin bir bahar sabahında topladığı otlarla beraber eve dönmeye hazırlanıyordu Jeno. Jaemin şu sıralar hasta olacağını söyleyip duruyor sabahları bir yere gitmesini istemiyor, sürekli yorgun görünmesinden yakınıp duruyordu. Tabii ki de tüm bunları Jeno'nun iyiliği için söylüyordu ama genç adam bu durumdan pekte hoşnut değildi. Jaemin'i endişelendirmemek için o uyurken sabahları gizli gizli çıkıp gidiyordu ama eşinden bir şey saklıyor olmak onu çok huzursuz ediyordu.
Jaemin ile beş yıldır rahat bir evlilik hayatı sürüyorlardı, sevimli bir kasabada yaşıyorlardı ve Jeno araştırmalarını kitap haline getirmeye çalışırken Jaemin ise yeni tarifler oluşturmaya uğraşıyordu. Jaemin'in fırın ürünleri o kadar popüler bir hale gelmişti ki farkı yerlerden insanlar ürünleri tatmak için uzun yollardan geliyorlardı.
Eşinin bu kadar başarılı olması Jeno'nun göğsünü kabartıyordu. İlk tanıştıkları andan bugüne ışıltısını hiç kaybetmemişti karamel saçlı. Jeno dalgın dalgın bahçe kapısını açarken kulağına dolan öfkeli melodiyle sıkılganca evin kapısına doğru baktı. Eşi üzerine bir battaniye sarmış, burnundan soluyan bir ifade ile bakıyordu kendisine. Jeno mahcup bir şekilde bahçesinin içine girip acele adımlarla eve doğru ilerledi, Jaemin ritmik bir şekilde ayağını yere vuruyordu.
"Lee Jeno, sen!" karamel saçlı derin bir nefes alıp ona çekingence bakan sevgilisine baktı. "En azından not bırakabilirdin değil mi? Kuşların uyanmadığı saatte seni yanımda göremeyince nasıl korktum biliyor musun?"
Jeno topladığı otları bir kenara bırakıp bir kaç adımda sevgili eşinin yüzünü avuçları arasına aldı, bir süredir dışarıda bekliyordu herhalde çünkü yüzü oldukça soğuktu. "Özür dilerim Jaemin-ah, neden içeride beklemedin ki? Buz gibi olmuşsun."
Jaemin yüzünü eşinin nasırlı elleri arasından çekip kırgınca baktı gözlerine "Tek istediğim hasta olmaman, yorgun olmaman. Neden her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsun ki?" diye sordu sitemle "Lanet otlarını öğlen toplayamıyor musun?"
Jeno omuzlarını düşürerek ellerini kabanının ceplerine soktu. "Sadece sabah toplanabilen türler olduğunu biliyorsun." dedi fısıltıyla "Artık gezilere çıkmadığımdan en azından bu kadarını yapmak istedim."
Jaemin tekrar derin bir nefes alıp takındığı tavrı bir kenara bıraktı ve bir çırpıda battaniyesi ile Jeno'yu sarmaladı. "Sert çıktığım için özür dilerim." dedi eşine sokulurken "Nasıl hissettiğini biliyorum, kalbimde, ve bunun için de çok üzgünüm. Benim yüzümden küçük şeylerle yetinmeye çalışıyorsun."
Jeno olumsuzca kafasını sallayıp "Senin yüzünden mi?" diye sordu üzgün çıkan sesi ile "Hiç bir macerayı, geziyi ya da keşfi dahi yapılmamış bitkiyi seninle olmaya değişmem. Sen benim tüm benliğimsin Jaemin, sonsuza kadar bulunmak istediğim tek yer senin yanın."
Karamel saçlı gülümseyip soğuk burunlarını birbirlerine dokundurdu. "Topladığın otların içinde nezleye iyi gelen var mı?" diye sordu "Çünkü sanırım sana hasta olma derken ben üşüttüm."
Jeno eşinin sevimli sorusuna kıkırdayıp olumlu anlamda kafasını salladı. "Bunu zaten biliyorum."
.
.
Jeno huzursuzca öksüren eşinin ateşini ölçtü, gerçektende Jaemin şifayı kapmıştı ve hasta olduğu zamanlarda hep olduğu gibi koyu saçlı olan yanından biraz bile ayrılsa ağlayacak gibi oluyordu. Eşi yatakta yatmayı reddettiği için Jeno yastık ve yorganı oturma odasındaki koltuğa taşımış ve şömineyi de yakmıştı, eşi şuan yastığını Jeno'nun dizlerine dayamış uyuyordu. Koyu saçlı olan eşinin alnına dökülen karamel tutamları düzenleyerek alınına bir öpücük kondurdu, acı çekmesini hiç sevmiyordu.
Şöminedeki odunların çıtırtısı odadaki sessizliğe sıcak bir hava katıyordu. Sanki dışarıda fırtınalar kopuyormuşta Jeno ve Jaemin evlerinde, sıcak yuvalarında güvendeymiş gibi hissediyordu Jeno.
Hasta eşi derin derin nefes alarak uyuken Jeno eline bir kitap almış sakince onu okuyordu derken kedileri de onlara katılmaya karar vermiş olacak ki koltuğun başına zıplayıp oradan da Jaemin'in göğsüne indi. Hareketlenedirme karamel saçlıyı hafif uyandırmış olsa da saçlarında hissettiği el ve göğsündeki ağırlığın sahibini tanımanın verdiği rahatlamayla tekrar dalmıştı uykuya.
Jeno bir süre sessizce bulunduğu ortamı her yerinde hissetmeye çalıştı, öylesine huzuluyduki böyle bir geleceğe sahip olacağını hiç ummazdı. Hayalini kurmaya bile cürret etmeye çekindiği aşkı, değer görmenin gururunu okşayan o tatlı dokunuşu, sevebilmenin cesurluğu...bunların hepsi tek bir kişi sayesindeydi, Jaemin. Hayatındaki en büyük mucizeydi, istediği tek mucizeydi.
.
.
"Jeno-yah."
Genç adam topladığı yumurtalardan gözünü çekip kendisine seslenen sevgilisine döndü ve 'hmm' dedi sorarcasına.
Karamel saçlı olan kucağında tuttuğu tavukla kocaman gülümseyip "Hiç." dedi "Sadece adını seslenmek istedim."
Jeno şaşkınca gülerken Jaemin tekrar "Jeno-yah." diye seslendi.
Siyah saçlı genç eğlenen bir havada 'hmm' diye sordu tekrardan.
"Eğer çok başarılı bir aşçı olursam," dedi Jaemin ve kafasını sevimlice eğerek devam etti "benimle evlenir misin?"
Jeno gözlerini kocaman açarak sevgilisinin sorusuna karşı yutkundu. Az önce evlilik teklifi mi almıştı? Kümeste.
"Bunun için başarılı bir aşçı olmana gerek yok." dedi Jeno kolundaki sepeti bırakıp yerde çömelen sevgilisinin yanına doğru gitti yavaşça ve tıpkı onun gibi çömeldi.
Jaemin kızarırken "Ama" diye itiraz etti "O zaman sana istediğin her türlü altını alabilir, istediğin tüm şarkıları çalabilirdim, her yere gidip sana her türlü yemeği pişirebilirdim, tüm kötülüklerden koruyabilirdim çünkü çok param olurdu."
Jeno kıkırdayıp "Altın ile yapacak bir şeyim yok şarkılarını ise sen kendin istediğin için çalmalısın, çok paran olmasa bile yaptığın yemekler hep çok güzel olacaklar ve sen elimi tuttuğun, yanımda olduğun sürece tüm kötülüklerle ben kendim de savaşabilririm." diye sıraladı.
Karamel saçlı mahçupça gülümserken Jeno elini gencin yanağına koyup alınlarını birleştirdi "Seninle evlenmem için sadece sen olman yeterli başka hiç bir sebebe ihtiyacın yok."
İkili anın güzelliği sebebiyle birbirlerini yavaş yavaş öpmeye başlarlarken Jaemin'in kucağındaki tavuk bunalmış olmalı ki kanatlarını çırparak ikilinin ayrılmasına sebep oldu.
Karamel saçlı kaşlarını çatarak "Bu tavuklara gıcık oluyorum." dedi huysuzca. Jeno ise kahkaha atmaya başlamıştı.
.
.
"Jaemin-ah." diye fısıldadı Jeno hasta sevgilisinin uyanmasını hem istiyor hem istemiyordu.
Karamel saçlıdan bir meraklı bir ses gelince Jeno gülümseyerek "Bahara bir kaç tavuk alıp kümes kuralım mı?" diye sordu. Bir kaç saniye sonra soruyu algılayan Jaemin doğrulup eşine döndü ve yargılarcasına baktı "O baş belalarını evimde istemiyorum." diye söyledi huysuzca "Beni delirtiyorlar."
Jeno kıkırdayıp sevgilisinin alına yapışan saçlarını eliyle geriye itti "Ama en özel anlarımıza hep eşlik ettiler." dedi sevimlice "Bence ilişkimizin ruhunu yansıtıyorlar, hem ben onları çok seviyorum."
Jaemin eşinin sevimliliğine karşı başını eğerek kendisini tekrar yastığa attı. "Ben de seni çok seviyorum." dedi daha sonra iç çekip "Tamam ama civciv istemiyorum." diye ekledi.
Siyah saçlı olan yapmacık bir şekilde gülümseyip "Hiç şansın yok." dedi "O en güzel kısmı."
Böyle bir bölüm yazmak istedim Nomin gördükçe içim kıpır kıpır oluyor yazmak istiyorum. Umarım keyif almışsınızıdır~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
||Can You Hear My Melody?|| [Nomin/Jaeno]
Fanfic[Tamamlandı] [Soft!!] Tüm varlıkların kalbinde saklı, sadece kendisinin ve ruh eşinin duyabileceği bir melodisi vardır. "Herkesin bir melodisi vardı, senin ise kulaklardan silinmeyen bir senfonin ve ben o senfoninin bir parçası olmayı her şeyden çok...