Bunu daha ne kadar belirtmem gerekiyor hiç bir fikrim yok ama ben belirli bir seme veya uke kullanarak yazmıyorum. Kitap tanıtımlarında, başlıklarda veya hesabımın biyografi kısmında yazıyor. Kurgularımı buna göre okuyun lütfen.
Zehirli ve aşırı maskülen Jeno yazmadığım için veya hassas, peri kızı Jaemin yazmadığım için özür dilemeyeceğim. Ya kafanızdaki takıntıları bir köşeye bırakıp okuyun ya da NAGAJUSEYO!!!
Sadece genel bir uyarı yapmak istedim~~ Soft kısımlara devam edebiliriz~~ Keyifli okumalar~~
"Onlardan bende istiyorum."
Renjun sulana sulana Jeno'nun elindeki sepete güzelce yerleştirilmiş keklere bakıyordu.
"Olmaz." dedi Jeno sepeti arkasına saklayarak. "Bunları Jaemin'le beraber yiyeceğiz."
Renjun somurtup kollarını bağladı. "Bu sevgililik oyununuz ne zamana kadar sürecek merak ediyorum." dedi onaylamazca.
Jeno kaşlarını çatıp "Öyle söyleme." diye mızıldandı. "Birbirimizi gerçekten seviyoruz biz."
Arkadaşı gülmemek için kendisini zor tutuyor gibiydi. Böyle aşık tavırlar onu hep gülme krizine sokardı, bu yüzden romantik kitaplar bile okuyamıyordu.
"Sadece ikinizden birisinin ruh eşi ortaya çıkana kadar bekle." dedi Renjun eğlenir bir sesle "Ben asıl o zaman çok eğleneceğim."
Jeno masanın üzerindeki boyalı bezi arkadaşının suratına atınca Renjun kıkırdamaya başlamıştı.
"Sen çok kötü bir arkadaşsın."
Genç ressam omuz silkip "Ben kötü bir çocuğum Jeno-yah~" dedi garip, sinir bozucu bir cilveyle.
Jeno ona dil çıkarıp aynada üstüne başına bakmaya gitti. Bu gün hem Jaemin'in hem de Jeno'nun boş günüydü ve artık resmi olarak da bir çift olduklarından dolayı Jeno memnuniyetle bu akşama bir ilk randevu diyebilirdi.
Koyu saçlı olan aynın içindeki yansımasına şöyle bir göz gezdirdi. Koyu kahverengi kumaş pantolonu açık kahverengi bir pantolon askısı ile omuzlarına bağlanmıştı, üzerinde beyaz sade bir gömlek ve sadece özel zamanlarda giydiği koyu yeşil ceketi vardı, normal bir ayakkabısı olmadığı için diğerlerine göre daha temiz ve yeni görünen boyanmış çizmeleri vardı. Saçlarını nasıl bir şekle soksa bilemediğinden sadece taramış ve dağınık bırakmıştı, sanırım bir randevuya bile çıkıyor olsa çiçek çocuk imajını geride bırakamıyordu. Zaten nasıl bırakabilirdi ki üzerine bile karanfil kokulu bir parfüm sıkmıştı.
Odanın kapısı hafifçe tıkırdatılınca Jeno kesik bir nefes alıp Renjun'a baktı. Renjun bir yandan sırıtıp bir yandan kaşlarını yukarı aşağı oynatıyordu.
Jeno gülmemeye çalışarak ağzını bile açmamış arkadaşına "Kapa çeneni." diye fısıldayıp hızlı hızlı kapıyı açmaya gitti.
"Selam, Lee Jeno~" demişti Jaemin, kapı açılır açılmaz. Bir kolunu kapının yan tarafındaki kirişe yaslamıştı, yüzünde ise flörtleştiğini açıkça beyan eden yan bir gülümseme vardı.
Jeno da ona gülümseyip "Selam~" diye şakıdı.
Jaemin ona kocaman gülümserken göz alıcı görünüyordu. Saçlarının bir kısmını sağ tarafına yatırmıştı, üzerinde siyah boğazlı bir kazak ve siyah beyaz ekose bir ceket vardı altındaki pantolonu yine siyah tercih etmişti gerçi Jeno'ya nazaran daha dar bir pantolondu onunkisi ayakkabıları ise klasik ve siyahtı. Jaemin resmen baştan aşağı siyah giyinmişti ama bir güneş gibi parlıyordu ya da belki batan güneş tam arkasından vurduğu için Jeno'ya öyle geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
||Can You Hear My Melody?|| [Nomin/Jaeno]
Fanfiction[Tamamlandı] [Soft!!] Tüm varlıkların kalbinde saklı, sadece kendisinin ve ruh eşinin duyabileceği bir melodisi vardır. "Herkesin bir melodisi vardı, senin ise kulaklardan silinmeyen bir senfonin ve ben o senfoninin bir parçası olmayı her şeyden çok...