Yorum yapıp beğenirseniz sevinirim~~ keyifli okumalar~~
Jeno tekrar gözlerini kaçırdı. İki gündür resmen birbirleri ile kaç kovala oynuyorlardı, ama kovalayan kimse yoktu. İkisi de birbirlerinden kaçmakla çok meşgullerdi. Sanki öpüşürken tüm cesaretlerini harcamışlardı ve şimdi göz göze gelince bile irkiliyorlardı.
Jeno bu durumdan kısmen sıkılmış olsa da ilk adımı atamıyordu, Jaemin'in büyükannesi ise ikilinin arasındaki bu saçma durumu içinden kahkahalar atarak izliyordu.
Gençlerin daha cüretkar, daha arzulu ve çılgın olmaları gerekiyordu. Ama yaşlı kadın ikili ile karşılaştırdığında kendisinde bile daha fazla özgüven görüyordu.
"Yola bu akşam çıkacaksınız değil mi tatlım?" diye sordu kadın torununa sevecen bir sesle.
Jaemin kafasını reçelle bocaladığı ekmekten kaldırıp onaylar bir ses çıkardı. "Eşyalarımızı topladık."
Jeno sıkıntıyla "Benim eşyalarımı." diye fısıldadı "Sen hiçbir şey getirmemiştin."
Jaemin omuz silkti "Senin veya benim ne fark eder?" diye sordu.
Koyu saçlı genç bunun gerçek bir soru olmadığını biliyordu o nedenle susup önündeki çöreklerden birisini yemeye başladı. Evin beyaz kedisi masanın altında bacaklarına sürtünüyordu.
Jeno tam karşısında oturan karamel saçlı ile göz temasından kaçınırken yaşlı kadın kedisinin miyavlaması ile onu yerden kucağına aldı.
Jeno dalgınca kediye bakıp aniden fark ettiği şey ile yediği çörek elinde kaldı.
Eğer evin kedisi büyükannesin kucağında ise bacağına sürtünmeye devam eden şey neydi?
Jeno sofrada kendisini rezil edecek bir harekette bulunmamak için masanın altına bakmadan sürtünen şeyin ne olduğunu çıkartmaya çalıştı.
Bir kediye göre daha ser olduğunu şimdi fark ediyordu, ayrıca uzundu ve üzerinde bir kumaş vardı.
Jeno şaşkınlıkla gözlerini karşısındaki gence dikti. Bacaklarına sürtünen bir kedi değildi, Jaemin idi.
Karamel saçlı genç başını sofradan kaldırmamıştı lakin Jeno onun gülümsemesini görebiliyordu.
İki gün sonrasında karşı taraftan bir hamle gelmişti sonunda hem de en uygunsuz zamanda.
"Ah gitmeden biraz mandalina da yiyin hizmetçiye yeni getirttirdim." diye şakıdı kadın. Sanırım öğle yemeğinin yavaş yavaş sonuna gelmişlerdi.
Evdeki tek hizmetçi yavaş yavaş tabakları toplarken Jaemin ve Jeno da ona yardım ettiler sonrasında ise hep beraber şöminenin karşısına geçtiler.
Yaşlı kadın her zamanki tekli koltuğuna oturmuşken Jaemin ile Jeno yanlarında çay ve mandalinalar ile yere hemen şöminenin dibine oturmuşlardı.
Bu bir haftadır Jeno'nun öğrendiği bir şey varsa büyükanne öğle yemeğinin hemen ardından uyumaya bayılıyordu.
Bir süre sonra kısık horultular gelmeye başlayınca Jaemin ve Jeno uyuyan kadına bakıp gülümsediler.
"Çok tatlı bir büyükannen var Jaemin." diye fısıldadı Jeno elindeki mandalinayı soyarken.
Jaemin omuz silkip o da aynısını yapmaya başladı. "Onun mükemmel olduğunu zaten biliyorum."
Jeno kısaca gülüp olumlu bir ses çıkardı. "Peki ona çok benzediğini de biliyor musun?" diye sordu Jeno. " Yaşlanınca eminim onun gibi olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
||Can You Hear My Melody?|| [Nomin/Jaeno]
Fanfiction[Tamamlandı] [Soft!!] Tüm varlıkların kalbinde saklı, sadece kendisinin ve ruh eşinin duyabileceği bir melodisi vardır. "Herkesin bir melodisi vardı, senin ise kulaklardan silinmeyen bir senfonin ve ben o senfoninin bir parçası olmayı her şeyden çok...