⁵²

1.6K 131 79
                                    

İyi Okumalar✨

Hazırladığım meyve tabağı ile mutfaktan çıkmış ve aşağı kata inmeye başlamıştım. Evlenmemizin üzerinden neredeyse iki buçuk ay geçmişti, tahmin edildiği gibi düğünün sonraki günü evlendiğimize dair bir sürü haber ve makale yapılmıştı. Şirketler durumu onayladığında biraz ortalık karışmıştı fakat şu an abartacak kadar da konuşulmuyorduk. Tehdit ve kötü mesaj gönderen kişilerin hepsine teker teker dava açılmasının ardından az da olsa susmuşlardı.

Bu sırada biz Jungkook ile fazla ortada görünmemek amacı ile sık sık evden çıkmamıştık. Zaten geri dönüşlerimizi gerçekleştirmiştik, o kadar yoğun bir programımız yoktu. Sadece Jungkook yayınlayacağı solo albümümün üzerinde çalışıyordu ve evden de halledebiliyordu. Aşağıdaki odalardan birisini ona göre ayarlamıştık.

Önüne geldiğim odanın içinden belli belirsiz gitar sesleri gelirken gülerek odanın kapısını tıklatmış ve ardından yavaşça kapıyı aralayarak içeri girmiştim.

Jungkook kucağına bıraktığı gitarının ardından koltuğun üzerinde dizmiş olduğu kağıtlara bakmıştı. "Hayatım" dikkatini üzerime çekmek amaçlı söylediğim cümle ile bana dönmüştü. "Sana meyve getirdim." gülerek yanına gittiğimde çalışma masasının üzerine tabağı bırakmıştım.

"İşin bitmedi mi hâlâ?" diyerek ona döndüğümde, gülmüş ve oturduğu koltuktan kalkarak gitarını kenara bırakmış ve önümde durmuştu. "Bitmedi ama bugünlük bitebilir." belime kollarını koymuş ve dudağımı öperek bana sarılmıştı.

"Bambam ve Mina bu akşam bize geleceklerini söylemişlerdi. Akşam için bir şeyler hazırlasak iyi olur." hemen itiraz etmeye başladığında, omzumda duran başını çıkarmış ve yüzüme bakmıştı.

"Niye geliyorlar yine ya? Zaten iki günde bir buradalar. Bir de tek ikisi gelse keşke herkesi toplayıp geliyorlar. Sonra çöplerini biz topluyoruz." bir çocuk gibi başını olumsuz anlamda sallayıp dudaklarını büzmüştü.

"Hayatım, ama onlar bizim arkadaşlarımız. Böyle söyleme çok ayıp." dediğimde elimi yanağına koymuş ve ayak uçlarımda yükselerek diğer yanağından öpmüştüm.

"Ayıp falan değil ya, birisi burasını kendi evi gibi kullanıyor diğeri desen kendisini bizim çocuğumuz sanıyor. Deli bunlar deli." dediklerine gülmüş ve getirdiğim meyve tabağından birkaç tane üzüm alarak ağzına tıkıştırmıştım.

"Arkadaşlarıma niye laf ediyorsun sen?" yanaklarını şişirip ağzının içindekileri çiğnemeye başladığında onu izliyordum. Bir şey söyleyeceği vakit elinden tutmuş ve çekiştirmeye başlamıştım. "Hadi gel mutfağa gidelim."

"Ama Lisa!"

"Karına ama mı diyorsun sen?" durup ona döndüğümde gözlerini açarak başını olumsuz anlamda sallamıştı. "Kim ama dedi?"

"Aferin Jungkookie." tekrar ayak uçlarımda yükselmiş ve aylar geçtikçe uzayan saçlarının üzerini sevmiştim. Galiba bu huyumdan hiç vazgeçemeyecektim.

(...)

"Tiremisuyu dolaba mı koymuştun?" Jungkook'un sesi ile arkama doğru dönmüş ve onu onaylamıştım. "Evet ama daha çıkarma, geldiklerinde çıkarırız. Sen kurabiyeleri sehpanın üzerine götürebilirsin." tekrardan önüme döndüğümda son olarak pastanın üzerine çilekleri de yerleştirmiştim. Galiba zamanla bu yemek yapma işini anlamaya başlamıştım.

PHİLTRE | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin