Pazartesi günleri Dış Ticaret dersi vardı. Bu en geç biten dersti, akşam 8 buçuk gibi bitiyordu.
Jax yaklaşık üç yıldır dış ticaret yapan bir şirkette çalışıyordu, yani derste anlatılanları pratikte biliyordu. Bu yüzden Pazartesi günleri her zaman erken çıkardı, bunu onu tanıyan herkes bilirdi. Genellikle son zamanlarda dersten çıktığı zaman, fakültenin karşısındaki kafeteryaya gidip bir şeyler yiyerek Lea ve diğerlerinin çıkmasını bekliyordu, herkes çıktığı zaman da kapıya kadar beraber yürüyor ve evlere dağılıyorlardı. Hatta Jax çoğu zaman Lea otobüse binene kadar ona eşlik ediyordu.
Yine aynı şeyi yaptı ve saat 8 gibi, dersin bitmesine yaklaşık yarım saat kala amfiden dışarı çıktı. Lea arkasından bakarken kaşları çatıktı.
Onunla konuşması gerekiyordu, ve bu konuşmayı bugün yapacaktı."Çıkınca her zamanki gibi kafeteryaya geleceğim. Seninle konuşmak istediğim şeyler var" hızlıca Jax'a mesaj attı. Kafeteryada onu bekleyeceğinden emin olmak istemişti. Çok geçmeden Jax'tan mesaj geldi,
"Kafeteryaya geldim sayılır aşkım. Seni bekleyeceğim.""Yine ayrılık çanları mı çalıyor?" Chela fısıldadı. Bir yandan kıvırcık kablolara benzeyen saçlarını topuz yapmaya uğraşıyordu.
"Of, bilmiyorum." Lea başını eğdi ve kitabın üstüne koydu. "Bu kez her şey güzel olsun istiyordum, güzel ve huzurlu. Ama hiçbir şey tahmin ettiğim gibi olmuyor..."
"Ay ne çok önemliymiş dedi?" Natalia'nın fısıltısı bağırır gibi çıkmıştı.
"Ha?" Chela ve Lea anlamamış gözlerle ona baktılar.
"Profesör az önce bir şey dedi ve ardından sınav için bu çok önemli dedi. Tabi siz duymadınız," Natalia cırladı. Lea kendine gelmek ister gibi, başını hızla iki yana salladı, ardından derse odaklandı.
"İyi akşamlar!" ders bittiğinde kızlar beraber sınıftan dışarı yürürlerken Bayan Garcia'ya seslendiler. Kadın da aynı şekilde gülümseyerek onlara iyi akşamlar diledi.
"Sanki saat gece 12," Natalia fısıldadı. "Her yer kapkaranlık."
Lea montunun fermuarını somurtarak kapattı. "Ve çok soğuk."
"Ee ayrılacak mısınız şimdi?" Natalia kafeteryanın önüne geldiğinde durdu. Birazdan diğer iki kız da durdular.
"Bilmiyorum.... Ama konuşmamız gerekiyor. Siz sonra gelseniz olur mu?"
"Lavaboya gidelim o zaman, fakülte binasındakine." Chela sarışın kızın koluna girdi. "Seni çok sıkıştırırsa ara tamam mı? Sıkılırsın sen."
Lea aniden güldü. "Off Chela! İnsan böyle gergin bir konuşma yaparken nasıl sıkılabilir?" Chela kaşlarını kaldırdı ve imalı bir bakış attı.
"Ahaha, belki ararım tamam mı?" Lea kapıyı hafifçe araladı ve kapıya yaslandı. İçeriden ses gelmiyordu, ama bu yadırganacak bir durum sayılmazdı. Bu saatte kampüs neredeyse tamamen boşalırdı, içerideki kafeler de öyle.
Chela ve Natalia geri dönüp boş yolda fakülte binasına doğru ilerlerken Chela melodik bir şekilde mırıldandı. "İşte numaram, ararsın belki..."
Lea güldü ve başını iki yana salladı, sonra yaslandığı kapıyı tamamen açarak içeri girdi.
Kafeterya bomboştu. Floresanların yarısı yanmıyordu, loş ışıkta boş masalar ve devrilmiş birkaç sandalye vardı.
"Burada neler olmuş?..." Lea'nın tüyleri ürpermişti. Temkinli adımlarla kafeteryanın içinde yürüdü, sol tarafta kasanın ve mutfağın olduğu bölgeye geldiğinde olduğu yere çivilendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
obsessive
Fanfictionİngilizin gözlerinin altındaki çöküklerde gezdirdi genç kız zarif parmaklarını. Ondan bir hayli gençti, ama nazik dokunuşlarında bir anne şefkati vardı. Tom, yüzünü ona eğdi. Bu dokunuşlara tüm yüzünün, hatta bütün hücrelerinin ihtiyacı vardı. Tüm...