chapter 56: whatever you say

607 57 93
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn

"Evan dün sesli bir mesaj atmış, yarın Nick'in görüş günü olduğunu söylüyor. Kimsesiz olduğu için avukat Bay Tyler'ın onunla açık görüşme yapabilecek 3 kişilik bir arkadaş listesi yapmasına izin veriliyormuş. O da beni, Eli'yi ve Evan'ı yazmış, yani..."

"Yani ben görüşe gelemeyeceğim?" dedi telefonun diğer ucundaki Joel. Bozulmamasını umarak dudaklarımı kemirdim.

"Evet, dediğim gibi, 3 kişilik bir kısıtlama olduğu için-"

"Hayır hayır, hiç önemli değil," güldü. "O adamdan zaten ürküyorum."

"Ürkecek bir şey yok Joel! Onun bana ne kadar yardım ettiğini biliyorsun."

"Biliyorum, elbette ona bu konuda minnettarız, ama... Şu "mafyayla arkadaş olma" fikri bana hiç tekin gelmiyor doğrusu."

"Saçmalama," güldüm, göremese de başımı iki yana salladım.

"Adam hiç normal değil Lea! Ayrıca yaptıklarını sen de duydun. Tom'un da hapise girmesi gerekiyor, evet, ama Nick'in de orada olması gerekiyor."

"Hayır," ciddileştim, ben başka bir şey söyleyemeden tekrar konuştu.

"Neden onu oradan çıkarmaya bu kadar kafayı taktığını anlayamıyorum. O orada haksız bir şekilde tutulmuyor, yaptıklarını sen de öğrendin."

"Biliyorum, konumuz şu an bu mu?" öfkeyle kaşlarım çatıldı. "O benim arkadaşım, ve beni korumak için yapabileceği her şeyi yaptı. Ben de aynısını onun için yapıyorum. Çünkü arkadaşlar birbirini korur."

"Ya da böyle insanlarla arkadaş olunmaz?"

"Joel," saçlarımı kaıştırdım, sakinleşmek adına birkaç nefes alıp verdim. "Bak, onun sana ürkütücü geldiğini biliyorum ve bunu komik buluyordum. Ama eğer gerçekten böyle düşünüyorsan, onun hakkında çok yanılıyorsun."

Şimdi sesi daha sertti. "Hayır, sen yanılıyorsun! Sana yardım etmiş olması onun tamamen suçsuz biri olduğunu göstermez!"

"Tamamen suçsuz olduğunu iddia etmiyorum,"

"Bir suçluya mı yardım etmek istiyorsun yani?"

Sinirle nefes verdim. "Evet Joel, bir suçluya yardım etmek istiyorum, oldu mu? Belki de bu beni de suçlu yapıyordur, belki ben de hapishanede olmalıyım?" cevap vermeyince tekrar konuştum.

"Herneyse, sadece görüş için adını yazdıramadığımızı söyleyecektim. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra da bir süre çatık kaşlarla ekrana baktım.

Nick'in normal biri olmadığını biliyordum, ama Tom için çalışırken istifa etmiş ve bunun yerine bana yardım etmeye karar vermişti. Tüm bunlar olmasaydı şu an yakalanmamış olacaktı, hapise girmemiş olacaktı.

Belki de gerçekten de doğru olan şey, onun hapishanede yaptığı diğer şeyler için cezasını çekmesiydi, ama tek bir hücrem bile bunun olması gerektiğini düşünmüyordu.

Belki, doğru ve yanlış göreceliydi. Ve bu da anlamlarının değiştiği durumlardan biriydi.

Diğer sabah alarmın sesi yerine Elina'nın sıcak sarılması ile uyandım, sabah adliyeye beraber gideceğimiz için gece onun evinde kalmıştım.

"Günaydın Eli..." uykuyla mırıldandım.

"Günaydınnn, kahvaltı hazırladım," kollarını yavaşça çekti ve ellerimden tutup beni yatakta oturur pozisyona getirdi.
"Daha iyisin, değil mi?"

obsessive Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin