"Çantan ne güzelmiş!"
Pudra ve kalıcı parfüm kokan geniş bar tuvaletinde, Lea'nın yanındaki lavabonun başında duran kız seslendi. Lea sahte bir şekilde gülümsedi. "Teşekkürler canım."
Ruju sürdükten sonra yerleştirirken elini çantasında gezdirdi, evet, her şey yerindeydi. Silah da, usb de."Pekala." derin bir nefes aldı ve yanındaki kıza döndü. Hala saçlarıyla uğraşıyordu.
"Ben Lea," dedi en sıcak ses tonuyla. "Şey, çok sıkıldım... Tuhaf olacak biliyorum, ama biraz laflasak olur mu? Arkadaşlarımın hepsi konuşamayacağım kadar sarhoş." dudak büktü."Ve yalnız kalmak istemiyorsun çünkü erkekler rahat bırakmıyor?" kız sarı at kuyruğunu savurarak gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı.
"Imm- hıhım, aynen öyle."
Kız Lea'nın elini sıktı. "Ben de Maya. Tanıştığıma memnun oldum. Sanırım beraber kokteyl içebiliriz?"
"Harika olur!" Lea kızın koluna girdi. Maya önce kendisinden kısa boylu olan kıza şöyle bir baktı, ama sonra dişlerini gösterek gülümsedi ve o da koluna girerek lavabodan çıktı. Yanındaki kırmızı elbiseli kızı tanımıyordu, ama tanrım, elbisesinin markasını tanıyordu. Ve çantasının, ve ayakkabasının... Ayrıca o kolye de neydi öyle?
Bu kızla oturup sadece bunları bile konuşabilirdi.Bilmediği şeyse, yanındaki kızın onları konuşacak ne bilgisi, ne de vakti vardı.
Lavabo çıkışındaki koridoru geçene kadar kız adeta Maya'nın dibinden ayrılmıyordu, hatta bir şekilde arkasına saklanıyor gibiydi. Maya buna anlam veremedi ama ne önemi vardı ki?
"Soyadın ne demiştin tatlım?" yeniden bar tarafına geldiklerinde Lea kıza döndü. Sorusuna aldırmayarak hızlıca konuştu."Ah aman Tanrım! İleride arkadaşım kusuyor! Ona yardım etmeliyim, üzgünüm Maya!"
"Hey?"
Lea koşarak insanların arasına karıştığında sarışın kızın tek yapabildiği arkasından şaşkınlıkla bakmaktı.Lea ise biraz uzaklaşır uzaklaşmaz adımlarını yavaşlattı, dikkat çekmeyecek bir hızda ilerlemesi daha mantıklı olacaktı.
Gelip geçen ışıklarda birini görmek zordu, ama yine de durdu ve Tom'un yakında olup olmadığını kontrol etmek için etrafa baktı.
Neyse ki hala bar tarafındaydı, onu uzaktan da olsa görebiliyordu.
Uzun parmakları elindeki viski dolu bardakta geziniyordu, fakat aniden durdu, durdu ve saatine baktı.Tam bu noktada Lea, göz kapaklarının ağırlaşmaya başladığını hissetti, şiddetli bir uyuma arzusu sanki bir serumla enjekte edilmiş gibi yayıldı vücuduna.
Tom başını saatinden kaldırdı, ve onca dans eden insanın arasından, tam Lea'nın gözlerinin içine baktı.
"Hayır- hayır... Uyumamalıyım..." kız dengesini kaybederek ilerlemeye çalıştı, ama her adımında birine çarpıyordu. Oh, kendini yüzüyor gibi hissetti aniden. Bir türlü dik duramıyordu.
"Ne oldu bana..." saçlarını gözlerinin önünden atmaya çalışırken küçük, yuvarlak şeklindeki bir bar masasına tutundu, ona doğru koşan iki adam gördüğünde ise ne yapacağını bilemeyerek kendini yere, tutunduğu masanın altına attı.
Bunlar korumalardandı, ikisi de siyah kıyafetliydi.
"Düşün... Düşünmeliyim..." yüzünü tokatlayarak uykusunu açmaya çalıştı, ama bu öyle zordu ki.
Neden bu hâldeydi? Tom içkisine bir şey mi karıştırmıştı yoksa? Bunu neden yapsındı ki?Yeniden ettafa baktı, siyah kıyafetli adamlar şimdi başka yerleri arıyorlardı.
Önündeki dans pistinin ardından kapanmak isteyen, kısılmış gözleriyle geniş kapıyı görebiliyordu. Adamlar uzaklaşmışken ilerlemeliydi.
"Tanrım, bana yardım et, lütfen..." yerde dizleri ve elleri üzerinde yürüdü, ayağa kalmak istiyordu ama mayışmış vücudu buna izin vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
obsessive
Fanfictionİngilizin gözlerinin altındaki çöküklerde gezdirdi genç kız zarif parmaklarını. Ondan bir hayli gençti, ama nazik dokunuşlarında bir anne şefkati vardı. Tom, yüzünü ona eğdi. Bu dokunuşlara tüm yüzünün, hatta bütün hücrelerinin ihtiyacı vardı. Tüm...