chapter 64: making you happy

640 56 140
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn


Lea telefonu kapattığında Tom nefes almıyordu, adem elması yavaşça aşağı inip yükseldi.
Cenneti buraya kadar mıydı? Onsuz kaldığı cehenneme geri mi dönecekti?

Lea kapanmış telefonu mutfak masasına bırakıp ayağa kalktı.

"Tom, inanamıyorum!"

Tom titreyen dudaklarını zorlukla bir şey söylemek için araladı, ama bir şey söyleyemeden, Lea boynuna atladı.

"Teşekkür ederim, bugün istiyorum demiştim," sevinçle gülümsedi.
"Hemen hâlletmişsin!" rahatlamış bir nefes verdi.
"Oh, neyse ki Elina o hain Nick ona hiçbir şey yapamadan evine döndü. Neyse ki iyi."

Tom şoku kızın saçlarının şekerli kokusunun yardımıyla atlattı, gözlerini kırpıştırdı.
Ne olduğunu bilmiyordu, ama bildiği tek şey, bozuntuya vermemesi gerektiğiydi.

"Neyse ki." dedi zayıf bir sesle.

"Sana güvenebileceğimi biliyordum." Lea mutlu bir gülümsemeyle Tom'un solmuş yüzünü küçük elleri arasına aldı, dudaklarına hızlı, ıslak bir öpücük kondurdu.

Tom ona yalan söylediği için berbat hissetti o an. Lea onu tamamen bilinçli bir şekilde, kendi istediğiyle öpmüştü; ama bir yalana inandığı için.

"Eğer, eğer gerçekten başımıza sardırdığın bu mafyalardan da kurtulursan..." Lea utanarak güldü, omuz silkti. Devam etmedi, ama Tom kızın pembeleşmiş yanaklarının, heyecanlı sesinin anlamını biliyordu.
Biliyordu ve içinde bir kısmı buna deli gibi seviniyordu.

"Sevgilim." ona verebileceği en derin, en yoğun mavi bakışlarla baktı.

"Sana söz veriyorum, hepsinden kurtulacağım. Sen nasıl istiyorsan, sen nasıl diyorsan." sıcak dudaklarını alnına bastırdı.

"Eğer seni bir kez daha mutsuz edersem," kızın elini kavradı, kalbinin üzerine koydu.
"Kalbimi sök ve al, sende kalsın. Zaten senin olanı al, sonsuza dek..."

Lea anlık bir duraksamadan sonra, küçük mutfağında adeta Shakespeare dizeleri okur gibi konuşan İngilize şirin bir şekilde gülümsedi, sonra utanmış bir şekilde bedenini geri çekti.

"Irene servise geç kalacak, çıkmamız gerekiyor." parmak ucunda yükseldi ve Tom'un yanağını öptü.
"Görüşürüz."





***




"Burayı İtalya sanmıştım bir keresinde." Nick oturdukları üstü açık kafede sigarasının dumanını üfledi.

"Görünmekten hiç korkmuyor musun, daha geçen haftalarda mafya lideri diye haberlere çıkıyordun??" Elina telaşla yüzünü saklamaya çalıştı, Nick umursamıyor olsa da, kendisi Nick ile beraber görünmekten endişeleniyordu.

"Ben suçsuz olduğu ispatlanmış bir deliyim sadece." siyah saçlı adam güldü.
"Kimse bir şey yapamaz."

Elina yine de eliyle yüzünü kapatmaya çalışmaya devam etti, oturdukları kafe evine çok uzak değildi ve tanıdık birinin kendisini Nick'le görmesini istemiyordu.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Sen sadece sana dediğimi yap," Nick sigarasını küllüğe bastırırken Evan'ı işaret etti.
"Lea'ya bir şey söyleme, ve onun da söylemediğinden emin ol."

Elina döndü ve yanlarına oturttukları, bacağı sargılı Evan'a baktı; çocuğun kıvırcık saçları karışmış, eskiden parlayan gözleri durumu ağır bir hasta çökmüştü.
Ne konuşulanlara tepki veriyor, ne de kendi bir şey söylüyordu. Onun için üzüldüğünü hissetti.

obsessive Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin