17. BÖLÜM: "PARÇALAR"

134 71 76
                                    

02.02.2018
saat 11.20

Dört gün geçmişti.

Yeni bir haftanın bana iyi şeyler getireceğini sanıyordum. Fakat bu düşüncem saçmalıktan ibaretti. Sadece daha fazla baş ağrısı ve daha fazla bilinmezlik getirmişti bana. Üstüne sanki çok eksikmiş gibi kahve bağımlılığı ortaya çıkmıştı. Ömer bunun kötü olduğunu söyleyerek sürekli bana bitki çayı getiriyordu. Ama bitki çayı içince kenarda köşede uyuklamaya başlıyordum. Ondan artık çay getirip durmuyordu.

Ve diğer yandan Rotanin işi de resmen yokuşa gidiyordu. Bu yüzden herkesin içten içe bunaldığını görebiliyordum. Ama kimse dışarı yansıtmıyordu bunu. İșin zor olacağını hepimiz bilsek bile bir şekilde bunaltıcı geçmişti son iki hafta…

Meral bu aralar kendini iyi hissediyor gibiydi ama. Her sabah yoga yapıp işe geliyordu. İş çıkışı da yoga yaparak bütün kötü enerjileri üstünden attığına inanıyordu. Bu biraz bana tuhaf gelse bile en azından agresif olan üç insan arasında (Atakan, Emre ve benim yanımda yani) daha sakin ve huzurlu duruyordu mesai saatlerinde. Bazen öğle arasında bir tütsüyü başımda daireler çizerek gezdiriyordu. Atakan ise kötü enerjinin içimde olmadığını, direkt kötü enerjinin ben olduğumu söyleyip tütsüyü yakmamaya ikna etmeye çalışıyordu. Sanırım vanilya kokusu boğuyordu onu. Beni de boğsa bile Meral memnun olduğu için sesimi çıkarmıyordum. En azından on dakikada bir “Neden ölü gibi duruyorsun?” diye sormuyordu bana.

Ömer ise her zaman olduğu gibiydi. Rotanin haricinde uğraştığı dosyaya fazlasıyla kafa yoruyordu. Geçen günlerde sorgu esnasında onu izleme şansım olmuştu. Ömer gerçekten zeki biriydi. Ama hep onun neşeli, mutlu tarafını görüyordum. Bu yüzden onu düşünceli ve sert görmek ayrı bir kişiliğini keşfetmemi sağlamıştı. Her gün biraz daha aramızda olan bağın güçlendiğini görebiliyordum. Gün içinde en çok sohbet ettiğim kişiydi. Bir o kadar abi şefkatini de aşılıyordu bana.

Atakan bu aralar bana daha fazla sataşıyordu sanırım. Rotanin konusunda en çok kafa yoran ikinci kişiydi o da. İşte ilerleme kaydetmeye çalıştıkça geriye gidiyor gibi hissediyordum. Ama ben bunu her dile getirdiğimde Atakan sinirleniyordu. Sanırım bana direkt kötü enerji olduğumu söyleme sebebi bu idi. Ve mesai saatleri içinde en az birkaç defa kavga çıkıyordu aramızda. Meral ve Ömer bile o kadar alışmıştı ki bazen maç izliyormuş gibi takım tutuyorlardı veya aramıza bile girmiyorlardı. Sanırım Atakan ile fazla agresif davranıyorduk dosya konusunda. Diğerleri bunu garipsese bile, gergin tavırlarımız kişiliğimizin bir parçasıydı. Atakan ile büyük oranda benzediğimizi söyleyebilirdim bu yüzden.

Emre… O tartıştığımız(?) geceden beri benden kaçıyor gibiydi. Rotanin vakası haricinde aramızda bir sohbet veya diyalog geçmemişti. Gün geçtikçe de içine kapanıyordu. Bir gün yanına gidip neler olduğunu sordum ama o zaman da beni kısa sözcüklerle ittirdi. Ve aramıza bu hafta içinde birçok duvar örmüş oldu. Atakan’a da neler olduğunu sorsam bile bana omuz silkmişti sadece. Bir daha da açılmamıştı konusu. Meral ne kadar onun her zamanki hali olduğunu söylese bile inanmıyordum buna. Bir terslik olduğuna emindim.

Yine de her şeye rağmen yeni bir iş günü daha gelmişti. Cuma günüydü.

Herkes toplantı odasına sonunda geldiğinde Meral bugün ayrı bir neşeli duruyordu. Sevecen bir tavırla bana göz kırpıp sandalyesine geçtiğinde, geriye kalan herkes normal görünüyordu. Ömer şakalaşmak adına Emre’ye el kol hareketi yapsa bile, Emre sadece gülümsemişti. Eliyle onu başından savmıştı direkt. Ömer de fazla takılmadan cam kenarına geçmişti. Atakan ise üzerindeki kocaman siyah kabanla içeriye girip kenara çekilmişti. Gerçekten çok üşüyen bir yapısı vardı.

GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin