19. BÖLÜM: "KÂBUS"

112 54 16
                                    

03.02.2018
saat 21.45

Sevgili küçüklüğüm,

Özür dilerim, sana veremediğim değer için. Hak ettiğin onca şeye rağmen seni sürekli geride tuttuğum için.

Ağladığın geceleri hatırlıyor musun? Aklının karıştığı, tamamen insanlardan uzaklaşıp, boşluğa düştüğün zamanları.

Çok küçüktün, daha çok çocuktun.

Sana söylemedim, buranın kötü bir yer olduğunu. Sana öğretemedim, kendini sevmeni. Sana daha çok zarar verdim, içine kapanık olman için.

Beni duyuyorsun değil mi?

Sevgili küçüklüğüm, sen bunların hiçbirini hak etmedin...

Hemen karşımdaki koltukta oturan adam güler yüzle bana bakarken işler daha nasıl karmaşık bir hâl alabilirdi onu düşünüyordum. Zaten eksik olan tek şey bir yabancının çıkagelip ağabeyim olduğunu söylemesiydi. Başka bir şey kalmış mıydı?

"Şey," Ömer oturduğu koltukta biraz daha öne kaydığında Ceyhun'a doğru dönerek samimi bir gülüş sergiledi. "Gece ile gerçekten çok benziyorsunuz." dedi yumuşak bir sesle. "Yani yüz hatlarınız oldukça benzer."

Ortamı yumuşatmaya çalışıyordu büyük ihtimalle Ömer. Bu tavrına kızmıyordum, hatta konuşması taraftarıydım. Çünkü bana kalırsa ağzımı açıp tek kelime edeceğimi sanmıyordum. Sadece sessizce oturmuş bakışlarımı önümüzdeki sehpanın üzerinde gezdiriyordum. Veya karşımda oturan bedeni inceleyip, öylece düşüncelere dalıyordum.

Peki ya ne hissediyordum?

Sanırım şu an bunu bilmiyordum.

Ömer'in dediklerinden sonra yanında oturan Atakan, onu kolundan tuttuğu gibi geri çektiğinde ölümcül bakışlarını Ömer'e doğrultmuştu. Ömer de nefes vererek sonunda arkasına yaslandığında sessizliği seçmişti bizim gibi. Ne kadar amacı kötü havayı dağıtmak olsa bile şu anda bu durum imkânsız gibi görünüyordu. Atakan da bunu hissetmiş olmalıydı.

Ceyhun'u öz abim olarak görmem biraz zordu... Dikdörtgen şeklinde kalın çerçeveli gözlükleri vardı. Kısa, kahve tonlarındaki saçları rengini kaybetmek üzere duruyordu. Bana göre hafif kemerli bir burna sahipti. Fakat gözlüğü olduğu için çok belli olmuyordu.

Ama birbirimize en çok benzediğimiz konu; gözlerimizdi . Kehribarlarımız her zaman hiddetle parlıyordu... Annemin gözlerini almış olması da ayrı bir nefreti doğurmaya başlıyordu içimde.

Ceyhun sessizce güldüğünde, Ömer'in dediklerine karşılık başını olumlu anlamda sallamıştı. "İkimiz de annemize çok benziyoruz. Kahve tonlarında saçlarımız ve kehribar rengi gözlerimiz var... Tabii, Gece benden daha çok annemin kopyası gibidir. Burnu, dudakları olsun tıpkı anneme benziyor."

Parmak uçlarım sehpanın üzerinde öylece dolanırken "Zaten anneme sadece fiziksel olarak benzeyebilirsin." diye fısıldadım sakince.

Aslında bu cümlenin altında yatan onlarca hakaret vardı. Diğerleri az çok durumu anlamaya çalışsa bile, Ceyhun'un mesajı direkt aldığını biliyordum. Yutkunarak başını olumlu anlamda salladığında gözlerini farklı bir yere çekmişti. Bozuntuya vermemek adına gülümsemeye devam ediyordu. Ben ise bakışlarımı yüzünde fazla tutmuyordum.

Kapıda ilk karşılaştığımız zaman çok rahattı. Belki de onun beklediği şeyler farklıydı. Ağabeyim olduğunu söylemesiyle mutluluk gözyaşları döküp, kollarına atlamamı bekledi belki de. Ama ben tam tersini yaparak bir adım geri atmıștım.

GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin