13. BÖLÜM: "ELLERİMDEKİ KAN"

253 154 61
                                    

27 Ocak 2018
saat 13.10

Fiziksel acı...

Duygusal ve ruhsal şiddete karşı olan dayanıklılığım, fiziksel acı karşısında yok oluyordu. Fiziksel olarak hiçbir zaman güçlü olduğumu düşünmemiștim. Aldığım her yara tenimde aylarca iz bırakacak sıkıntılara yol açıyordu. Ve gereğinden daha fazla acı hissediyordum.

Yanımdan koşarak uzaklaşan beden elimden kurtulur kurtulmaz bir okulun aralıklı bahçe kapısından içeriye girmişti. Peşinden gitmem gerekiyordu. Ama karnıma doğru attığı tekmenin acısı bütün bedenimi sarmıştı resmen. Sırtımı vurmam da daha çok afallamama sebebiyet vermiști. Ellerim karnımda olan ağrının üzerine yerleştiğinde, daha da canımı yakıyordu bu ufak baskı.

Tenimi yakan acıyı önemsemeden arkamda olan ağaca tutundum güçlükle. Dizimi yere yaslayıp, elimi karnımın üzerine bastırdığımda derin nefesler çekiyordum.

Her adımda karnımdaki yaranın sızladığını hissetsem bile nefesimi tutarak elimden geldiğince hızlı ilerliyordum. Ama her adımda biraz daha iğnelerin karnıma battığını hissediyordum

Bahçe kapısında olan görevli şansına o anda yerinde yoktu. Bu yüzden koşarak teneffüse çıkmış olan öğrencilerin arasına girmiș, direkt okul kapısına yönelmişti. Ben daha okulun büyük demir kapısından yeni girmiş olsam bile öğrencilerin çığlıkları, bakışları ile nereye doğru ilerlediğini anlayabiliyordum.

Zaman kaybetmeden öğrencilerin arasından sıyrıldığımda ben de aynı şekilde okulun aralıklı kapısına yöneldim. Elimden geldiğince koşar adımlarla merdivenleri çıkarken elimle silahımı yoklayıp yerinden çıkardım can havliyle. Bir bacağını vurmak istiyordum onu yavaşlatmak için. Ama çevremizde olan öğrenciler çığlıklar eşliğinde koşturduğu için bu risk alamazdım. Teneffüs vakti olduğundan dolayı çok kalabalıktı koridorlar.

Nefes vererek silahı tekrar yerine koyduğumda öğrencilere çarpa çarpa adımlarım yavaşlıyordu. Öğretmenler durumu anlamamış olmalı ki birkaçı kenara doğru kaçarken, bazıları öğrencileri toparlamaya çalışıyordu. Çok az bir kısmı ise arkamızdan bağırıyordu. Ama kalabalık yüzünden peşimizden gelemiyorlardı tam olarak.

En sonunda kaçan bedeninin çatıya çıktığını görünce kaçacak bir yeri olmadığını anlamıştım. Oraya kaçması aslında gidecek bir yeri olmadığını gösteriyordu. Bu yüzden adımlarımı yavaşlatarak bir elimi duvara yasladığımda, soluklanmak için hafifçe öne eğildim. Göğsüm o kadar hızlı inip çıkıyordu ki nefeslerimi zor düzene sokabiliyordum.

Çatıya çıkan merdiven boştu. Ama onun bir altında olan merdivende çoğu öğrencinin ve öğretmenin toplandığını görmüştüm. Hep bir ağızdan mırıldanmalar olduğu için ne demeye çalıştıklarını anlamasam bile, açıklamak için zamanım yoktu.

Çatının demir kapısını aralayarak düz alana çıktığımda, koşan beden titriyor olsa bile cidden hızlı koşuyordu. Ama kısa duvarın kenarına doğru ilerlediğinde hızlı adımlarının duraksayarak birkaç adım gerilediğini görmüştüm. Yüksek bir binadaydık. Bu yüzden korkmuş olmalıydı.

Nefeslerim hâlâ düzensiz olsa bile elimi tekrar karnıma bastırıp, ufak adımlarla yanına ilerlemeye başladım. Ona doğru ilerlediğimi büyük ihtimalle adım seslerimden duymuştu. O yüzden aşağı bakan gözlerini arkasına çevirip, bana doğru baktı endişeyle.

GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin