24. BÖLÜM: RUS RULETİ 1/2

96 18 15
                                    

07.02.2018
saat 20.30

Geniş bodrum katının tam ortasında iki sandalye ve onların arasında kare bir masa bulunuyordu. Belki bir futbol sahası kadar geniş olan bodrumun duvarlarında olan boyalar çok eskiydi ve soyulmaya yüz tutmuştu. Fakat herhangi bir rutubet yâhut kötü bir koku yoktu. Evin hemen altında bulunan boş bir depoydu sanırım.

Sandalyelerden birine oturmuş etrafta sallana sallana yürüyen Barış'ı izlerken beni neden getirdiği hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Sorma tenezzülünde de bulunmuyordum. Yemek masasında da ona cevap vermemiștim. Sessizce yemeğimi yiyerek geçirmiştim vakti. Fakat masadan kalkmak için bir hamle yaptığımda direkt yanıma gelip, beni buraya getirmiști. Ona sorular sorsam da cevap vermedi. Sadece peşinden sürükledi.

Korkuyor muydum peki?

Hayır.

Ama yine de midemde olan kasılma bir türlü geçmiyordu. Sanki bir anda belinden çıkaracağı silahla beynimi dağıtacak gibiydi. Baştan beri yapmasını beklediğim şey bu idi aslında. Bana aksine bu kadar iyi davranması daha şaşırtıcıydı zaten.

"Hatırlıyor musun?" Adımları daha uzağa ulaştığında sonunda bana dönerek masanın olduğu yere ilerlemeye başlamıştı. Uzakta olduğu için sesini duyurmak için daha yüksek tonla konuşuyordu. "İlkokulun sonlarına giderken kız arkadaşların kısa saçların yüzünden seninle dalga geçerdi." Gülerken ellerini ceplerine yerleştirdi. "O gün eve ağlayarak dönmüştün."

Çok mantıksız.

Nasıl bu kadar geçmiş hakkında bilgi sahibi olabilirdi? Kaç yaşındaydı? Sanki bu zamana kadar yanımdaymış gibi anlattığı anılar midemin biraz daha kasılmasına sebebiyet veriyordu.

Aslında tanıdığım ama hatırlamadığım bir parça olabilir miydi Barış?

"Hatırlıyorum." dedim üstelemeden. Büyük ihtimalle istediği şey merak etmemdi. Belki hakkımda çok bilgili olduğunu gösterip blöf yapmaya çalışıyordu. Kim bilir?

"O olay üstünden birkaç ay geçti daha sonrasında." Sonunda hemen masanın karşısında, önümde dikildiğinde gözlerini üzerimde sabitledi. "Sonra ne yaptın peki?"

"Uzayan saçlarımı tekrar kestim." diye cevap verdim kısaca.

Geçmişi hatırlamaya çalışmak tuhaftı.

"İşte tam olarak böylesin, Gece." Masanın çekmece bölümüne yönelip araladığında eli bir şey ararcasına içini yokladı. "Canın yanıyor, acı çekip üzüyorsun. Ama asla bir kararından vazgeçmiyorsun. Başkalarını dinlemiyorsun. Kendi düşüncelerini tek doğru olarak kabul ediyorsun. Bir gün bu dik kafalılığın öldürecek seni ve çok pişman olacaksın."

Derin bir nefes çekerken başımı hafifçe yana eğdim. Kısa saçlarım yana doğru dökülürken kaşlarımı kaldırdım. "Belki." dedim sadece. Ona istediği ilgiyi vermeyecektim. Ya da korkup gerildiğimi gösterip keyfini tatmin etmeyecektim. Şu anda tek amacı blöftü. Veya beni sinirlendirmeye çalışıyordu.

Bakışları kehribarlarım üzerine sabitlenirken çekmecede bulduğu şey ile doğrulup çekmeceyi geri kapattı.

Silah çıkarmıştı.

Bakışlarım kısa süreliğine elinde olan silaha sonrasında durgun gözlerine kaydığında hiçbir duygu göremiyordum mavi tonlarındaki gözlerinde. Ne kadar ona ayak uydurup gözlerimi ifadesiz tutsam bile yutkunmadan duramamıştım. İlk defa bu kadar aydınlık bir ortamda onu görüyordum. Gözlerinin rengini bile şu anda net bir şekilde görebilmiștim.

GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin