Ömer YİĞİT. & 27.10.1987
23 Ocak 2018
saat 08.30Sabahın erken saatlerinde gelmiştim merkeze. Yüzbaşının ofisindeki koltuğa sinmiş uyuklamaya çalışıyordum bir süredir. Dün gece gelen davetsiz misafirler yüzünden geri uykuya dalmam zor olmuştu. ilk günden olan bu yakınlığa da anlam veremiyordum. Genel olarak bütün okul ve iş hayatım boyunca fazla sessizdim. Hatta yıllarca aynı ortamda olduğum insanların isimlerini bile bilmezdim. Sadece yüz hatlarından hatırlar, ona göre yaklaşımda bulunurdum. Sanırım bundan dolayı bu ziyaretleri bana garip gelmişti.
Düşünmüş olmaları güzeldi elbette. Buna karşı minnettar olsam bile, geliş sebeplerinin sadece özür amaçlı olduğunu düşünüyordum. Yine de sırf dayımı kırmamak adına kendimi tutup ses etmeyecektim. Kötüye yormamaya çalışacaktım.
Deriden olan koltuk beni biraz daha içine çekerken zihnim kararmaya başlamıştı. Kendimi uykunun kollarına atmaya hazırlıyordum tekrardan. En azından birkaç dakikalık uyku bedenim için iyi olabilirdi.
Ben buna hazırlanırken tanıdık birkaç ses o kollardan çekip almıştı beni anında. Duyduğum mırıltıların kime ait olduğunu bilmiyordum ama olduğum ofisin kapısı açılıp tekrar kapanmıştı birkaç saniyeliğine. İçeriye birileri girmiş olmalıydı. Yine de bunu umursamayıp uyumaya devam etmek istemiştim. Başımı iyice deri koltuğa yaslayıp kollarımı gevşek bir şekilde göğüsümde birleştirdim.
Fakat o sırada yüzümde hissettiğim esintiyle burnuma nane kokusu dolmuștu. Bu sayede biraz daha huzursuz hissetmeye başlamıştım. Huysuz bir şekilde homurdanıp kaşlarımı çattım. Uykulu gözlerimi zorlukla araladığımda ilk önce Ömer'in kıvırcık saçlarını fark ettim. Sonrasında gelen esintinin yüzüme doğru üflediğinden kaynaklı olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Kıvırcık saçları gözleri önüne dökülürken, dişlerini yeni fırçaladığından kaynaklı olmalı ki serin, naneli koku burnuma doluyordu.
Yarım açılmış gözlerim kendine gelip biraz daha aralandığında, Ömer'in arkasında Emre ile Atakan'ın bir şeyler konuştuğunu fark ettim. Az önce duyduğum mırıltılar da onlara ait olmalıydı.
"Günaydın, uyuyan güzel." dedi neşeli bir sesle Ömer. Yine parlayan kahvemsi gözleri bana heyecanla bakıyordu. "Üflenerek uyandırıldın mı hiç?"
"Hayır," Elimin tersiyle gözümü ovuştururken nefes verdim. "Çevremde hiç öyle bir manyak olmadı maalesef."
Ömer her zaman olduğu gibi keyifle gülmüştü. O çöktüğü yerden kalktığında, oturması için bacaklarımı koltuktan aşağı indirdim. Bana uyku yoktu bu sefer de... O yüzden toplantı biter bitmez kendime bir kahve yapmam gerekecekti. Yoksa bu gece sadece baş ağrısı ile uğraşmak zorunda kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-
Action"Kalbim bir katilin elindeymiş gibi hızla çarpıyor, düşüncelerim ağır geliyordu... Artık geçtiğim yolların arkamdan yavaşça silikleştiğine, yok olduğuna tanıklık ediyordum. Geri dönüşüm yoktu bu yolda. Sadece ilerleyecektim ve bilinmeyenin bana get...