Uzun süredir hayatımda olmayan bir insanın tekrardan hayatıma girmek istemesi, onu yabancı olan çoğu insanla bir tutmama sebebiyet veriyordu.
Gün geçtikçe etrafımda olan çember daralıyordu. Ve ben bu çemberin içerisine girmek isteyen herkesi uzak tutuyordum. Bir noktadan sonra bu kendimi savunma şeklim olmuştu.
Doğrusu da bu gibi geliyordu artık.
Sessizce arabanın içinden evi incelerken camımın tıklanmasıyla irkildim. Cam buğulu olduğu için dışarıyı göremiyordum. O yüzden arabanın anahtarını yanıma alarak, kapıyı araladım kim olduğuna bakmak için.
Üstümde olan paltoya biraz daha sinerek arabadan indiğimde takım elbiseli olan adam gülümseyerek "Hoş geldiniz, efendim." dedi. Ve elini uzattınazik bir tavırla. "İzninizle, anahtarı alabilir miyim?"
Amcam ile en son beş yıl önce görüşsek bile bu eve gelmeyeli daha uzun zaman olmuştu. O kadar olmuştu ki, bahçelerinde bir görevli olduğunu bile anımsayamamıștım bir anlığına. O yüzden yaşlı adamı biraz tuhaf karşılamıștım.
Fazla sorgulamak istemedim yine de. Kafamı sallayıp anahtarı avucunun içine koyduğumda, adam kenara çekilerek eliyle içeriyi işaret ettinu sefer. Ben de konuşmak yerine sadece teşekkür edercesine gülümsemiştim. Yaşlı adam ise arabayı daha uygun bir yere park etmek için şoför koltuğuna yerleşti hemen ardından.
Tanıdık bahçeden geçerek evin kapısına geldiğimde kapının hafif araklı olduğunu fark etmiștim. Ve içeriden gelen boğuk birkaç ses vardı. Buna karşılık kaşlarım çatıldığında karşımda olan kapıyı hafifçe ittirdim. Zaten kapının aralanması ile bütün gülüşme sesleri daha net duyulmaya başlamıştı.
Amcam aynı kendisi gibi takım elbise giyinmiş olan gence içtenlikle sarılırken, sırtını sıvazlıyordu. Kim olduğunu adlandıramadığım kişiyle gayet samimi görünüyordu. Öyle ki oraya geldiğimde beni fark etmemişti bile.
Amcam görüşmeyeli pek değişmemişti. Biraz kilo vermişti. Diğer yandan ektirdiği saçlarını sprey ile arkaya yatırmış, kalıp gibi düzenlemişti. Hâlâ saçlarına oldukça düşkündü. Üstünde olan lacivert takım elbise ise sıradan iş kıyafetlerindendi. Ve yüzü tuhaf bir şekilde parlıyordu.
Ben gelirken saçlarımı bile kurutmamıştım.
Kaşlarımı kaldırıp indirdiğimde, amcamın karşısındaki beden kapıya doğru dönmüştü. Ve yüzünde olan gülümseme yerli yerindeydi. Zaten onun bakışları buraya dönünce, amcam da bu tarafa dönmüştü.
"Gece?" dedi neşeli bir sesle amcam. Ve karşısında olan genci bırakarak, yanıma doğru ilerledi. "Gerçekten gelmene şaşırdım! Rüya görüyor gibiyim... Dayın bile gelmeyeceğine çok emin konuşuyordu."
"Abartma amca... Zaten yıllardır gözlerin beni pek aramıyor gibiydi."
Eli hafifçe omzumu sıvazlarken dediklerimi pas geçmişti. "Büyümüşsün kızım sen, uzun zaman olmuş." diyerek geriye doğru birkaç adım attı. "İș güç olunca göremedim biricik yeğenimi. İyi oldu gelmen... Ama sen benimle aynı düşünmüyor gibisin."
"Ben de çok sevindim geldiğime."
"Öyle görünmüyorsun."
"İçten içe hissediyorum ama."
Hissetmiyordum öyle bir şey.
Söyledikleri fazla özlem dolu dursa bile, ben tam olarak aynılarını hissetmiyordum. Ne kadar öyleymiş gibi cümleler kursam bile, amcam da anlıyordu gerçekte neler düşündüğümü.
"Ah, sizi tanıştırmayı unuttum." Amcam her şeyi kenara iterek, tekrardan keyifli bir şekilde güldüğünde, yanında duran gence döndü. Eliyle önce beni, ardından karşımda duran bedeni gösterdi. "Bu Gökdeniz; bir arkadaşımın oğlu. Bugün yemekte bizimle olacak. Onunla da tanışmanı çok istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-
Action"Kalbim bir katilin elindeymiş gibi hızla çarpıyor, düşüncelerim ağır geliyordu... Artık geçtiğim yolların arkamdan yavaşça silikleştiğine, yok olduğuna tanıklık ediyordum. Geri dönüşüm yoktu bu yolda. Sadece ilerleyecektim ve bilinmeyenin bana get...