04.02.2018
saat 22.13Kendini başkasının yerine koymak, empati yapmak… Bunlar bize hiçbir zaman kişinin tam olarak hissettiği acıyı tarif edemezdi. Bir şeyi yaşamadan hissetmek her zaman çok daha zordur.
Bunun en başında ölüm vardı. Ardından da birini kaybetmek de aynı şekilde… Ve bunlar ortak olunmayacak tek acılardı.
“Polisi arayalım!”
“Aptal, SEN ZATEN POLİSSİN!”
Atakan panik içinde düşünemeyen Ömer’i silkelerken, Emre sokağa bakmak için yanımızdan ayrılmıştı. Ona eşlik etmek için uzun bir süre ısrar etsem bile beni gelmemem için kesin bir dille uyarmıştı. Ona karşı çıkmaya yeltensem de Atakan bunu üstelememem gerektiğini söyleyip durdurmuştu beni. Bu yüzden ben de elimdeki telefonla Meral’a ulaşmaya çalışıyordum. Bir işe yaramasa bile…
Emre, Atakan ve ben soğukkanlılıkla karşılamıștık bu durumu. Çünkü ortada daha bir şey yoktu. Meral yirmi dakikaya yakındır yoktu. O yüzden kötüye yormadan bir süre beklememiz lazımdı… Bunu haricinde Ömer başta panikle bu duruma tepki verse bile, daha sonrasında yere oturarak gözlerini boşluğa dikmişti. O da en sonunda düşüncelere atmıştı kendini.
Ortada daha net bir şey olmasa da herkes ona bir şey olduğu konusunda hemfikir görünüyordu. Sadece bunu düşünmemeye çalışıyorduk. Birbirimize sorduğumuz zaman da bu fikri reddediyorduk. Bir yere gitmiş olabilirdi, biriyle konuşmaya dalmış olabilirdi veya dedikleri gibi kedileri beslemek için markete kadar gitmiş olabilirdi.… Şimdilik beklemek zorundaydık sadece.
Oturduğum sandalyede gözlerim kucağımdaki telefonda dolaşırken, işaret parmağımı şakağıma yaslamıștım. İç çekerek olduğumuz duruma bir anlam aramaya çalışsam da olumsuzluklar kol geziyordu üzerimde. Bu iș hakkında olan endişemle, tanıdığım birine zarar geleceği düşüncesi beni boğuyordu. Bu yüzden daha çok düşünmeye itiyordu bu beni. Ve düşünceler çevremi sardıkça nefesim kesiliyordu.
O sırada Atakan yanıma doğru yaklaştığında yüzünde herhangi bir gerginlik yoktu. Kumrala çalan saçları dağılmıştı. Büyük ihtimalle korkunç kurgular kurmamaya çalışıyordu, ondan dolayı sakindi. Soğuktan kaynaklı kuruyan dudaklarını ıslatarak “Bence kötü düşünmeyelim.” dedi ve kollarını göğsünde birleştirdi. “Meral genellikle dikkat çekmek için hep kaybolur. Bu da onlardan biri olmalı. Panik olmaya gerek yok.”
“Ama...” Ömer sanki kendini dile getiremiyormuș gibi ellerini saçlarına geçirdiğinde aynı durgunlukla boşluğu izledi. “Ama kaybolmadan önce kötü olurdu hep. O evden gülerek ayrıldı, imkânsız bu. Ve Meral ortadan durup dururken, böyle kaybolmaz!”
Tabii, Meral’i benden daha iyi tanıyorlardı. Garip bir şekilde ben de birinin bir şey yapmış olduğunu hissediyordum ama daha kesin olan bir şey yoktu ve Emre, o gelene kadar beklememizi söylemişti. Belki Emre geldikten hemen sonra merkeze dönerdik.
Nefes vererek elimdeki telefonu daha sıkı kavradığımda bahçe kapısının gıcırtılı sesini işittim. Başımı kaldırarak gelen kişiye baktığımda mavi gözler direkt beni bulmuştu. Gergin hissettiği belliydi ama bunun aksine gösterdiği sakinliği her zamanki gibi korkutuyordu.
Yanımıza geldiğinde tereddüt etmeden elindekini bana doğru uzattı. Anlamayan gözlerim elindeki zarfın üzerinde dolanırken kașlarım çatılmıștı. Açıklamak istercesine “Kapının önüne rastgele konmuştu." dedi ve nefes verdi. "Zarfın üstünde bir şey yazmıyor.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-
Action"Kalbim bir katilin elindeymiş gibi hızla çarpıyor, düşüncelerim ağır geliyordu... Artık geçtiğim yolların arkamdan yavaşça silikleştiğine, yok olduğuna tanıklık ediyordum. Geri dönüşüm yoktu bu yolda. Sadece ilerleyecektim ve bilinmeyenin bana get...