Bazen sadece birkaç saattir tanıdığımız insanlar, yıllardır tanıdıklarımıza göre daha dürüst gelir bize. Bunu hep kendi kendime düşünmüşümdür. Yıllarca beni koruduğunu düşündüğüm, yanımda olan insanların neden şu anda ellerinde kazmalar ile karşımda duruyorlardı? O kazmaları arkalarında saklayarak, bir ellerini bana uzatıyorlardı hep. Ve gözlerime bakıp bana güven vermek istiyorlardı.
Sanki önümdeki çukuru hiç kazmamışlar gibi davranıyorlardı.
Beni kör etmeye çalışıyorlardı.
Elimin her zaman boş olması onlar için bir fırsattı. Belki bana acıyorlardı. Veya benim buna ihtiyacım olduğuna, kurtarılmam gerektiğine inanıyorlardı.
Ya da sadece canımı yakmak istiyorlardı.
Gökdeniz'in tepkilerimi ölçmek isteyen bir hali vardı. Bakışları yüzümde birçok kez turlamış olsa bile, hiçbir tepki vermediğim için şaşırmıştı biraz. Ama bozuntuya vermeden birkaç mırıltı çıkardı. Ama bu mırıltısı sıkılmış bir tavırla çıkarmıştı. Galiba benden abartılı, sinirli veya üzgün bir ifade bekliyordu. Ama daha neler olduğunu bilmediğim için durgundum.
"Merak etmiyor musun neden burada olduğumu?"
Ediyordum. Şu anda neyin içinde olduğumu her şeyden daha çok merak ediyordum. Ama sanki alacağım cevaptan da çekiniyor gibiydim. Beni korkutan bir şeyler yoktu... Ama amcamın, kan bağımın olduğu birinin benim kötülüğümü isteme düşüncesi beni delirtiyordu. Belki kendi kendime de kuruntu yapıyor olabilirdim. Sonuçta burada olmasının illa kötü bir sebebi olacak değildi. Ama aklıma iyi olan hiçbir şey gelmiyordu.
"Neden buradasın?" diye sordum daha fazla dayanamayarak. "Amcam seni neden çağırmış olabilir ki? Benimle hiçbir bağın bile yok. Yemek için burada olman saçma elbette. Ama yemek haricinde burada bulunuyorsan eğer bu daha saçma olurdu."
Gökdeniz beni onaylamak adına başını salladı. Ve bir elini arkamda olan lavabonun mermerine yaslayıp, hafifçe üzerime doğru eğildi. Koyu renkli gözleri, kehribarlarım üzerinde dolaşırken nefes vermişti. "Zaten amacım yemek veya öylesine takılmak değil."
"Amacın ne o zaman?"
"Eğlenmek."
"Amcamla mı?"
Gökdeniz gülecek gibi olduğunda dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı. "O kadar aptal değilsin, Gece. Uzatma istersen." diye fısıldadığında, bu kadar yakınımda olması hoşuma gitmemişti. Ama olduğum yerden ayrılmamayı seçtim.
"O zaman daha açık ol, Gökdeniz. Bileyim neler olduğunu."
Beklediği cevap bu değilmiş gibi gözlerini devirdiğinde, elini mermerden çekmişti. "Geçen gün amcan bizim evdeydi." diyerek konuya girdi. "Ağlıyordu. Babamın karşısındaki koltukta oturmuş ağlıyordu sadece. Ve o boğuk sesi arasından bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sanırım birkaç gün önce şahit oldum bu olaya."
Bu dedikleri çok yabancı gelmişti bana. Amcamın ağladığı bir görüntü zihnimde oluşmuyordu bir türlü. Diğer yandan ağlama ihtimali olacak konular bile gelmiyordu aklıma. Doğrusu şimdi düşününce onu tanımadığımı da biraz daha fark etmiştim. Amcamın hayatımda olan yeri çok azdı.
"Neden ağlıyordu?" diye sordum düz bir sesle. Umursamaz davranmaya çalışsam bile neler olduğunu merak ediyordum ister istemez. Ve Gökdeniz bunu fark etmiş olmalıydı ki ağır ağır anlatıyordu olayı.
"Senin için ağlıyormuş." Fısıltılı sesi bana ulaştığında, yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu. "Senin için endişeli olduğunu söyledi. Bu işlerde olmak tehlikeliymiş ve Gece, gözbebeği, o işlerde hiç olmamalıymış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-
Action"Kalbim bir katilin elindeymiş gibi hızla çarpıyor, düşüncelerim ağır geliyordu... Artık geçtiğim yolların arkamdan yavaşça silikleştiğine, yok olduğuna tanıklık ediyordum. Geri dönüşüm yoktu bu yolda. Sadece ilerleyecektim ve bilinmeyenin bana get...