12. BÖLÜM: "CEZAEVİ"

247 154 54
                                    

Mehmet Öz ile tanıştığım ilk günü hatırlıyordum.

Göz altları tamamen morarmıș, elleri delicesine titriyordu. Atakan'ın önünde gerginlik yüzünden yaşadığı stres nefeslerine bile yansımıştı. Çok sakin duruyordu aslında. Ama yanına gidince sakin görünmek için sadece çabaladığını fark edebiliyorduk.

Eskiye göre o kadar kötü değildi. Ama hâlâ deli gibi titriyordu. Büyük ihtimalle eskiden olan korku üstündeydi ve ne diyeceğimizi merak ediyordu... Yine de aynı şeyi yapmakta ısrarcıydı:

Sakin görünmeye çalışıyordu.

Karşısındaki sandalyeye oturup arkama yaslandığımda "Bir sorun mu var?" dedi. Ama titreyen sesine engel olamadığı için boğazını temizlemiști. Ve istikrarla başını dikleștirmiști. Kendini güçlü göstermek için çabalıyordu.

Masaya kafasını çok sert çarpmış olmalıydı. Bu yüzden başındaki sargı hâlâ duruyordu. Diğer yandan psikologlar buradaki olan hastalarla oldukça ilgiliydi. Masanın önünde duran dosyayı ucundan çok hafif aralayarak bakmıştım. Ama tedaviye yanıt verdiğini gösteren yazıyı okumak bana yetmişti. Sanırım bu sayede ilacın yıkıcı etkisinden çıkıp iyileşmeye başlamıştı. Bunu en azından fiziksel olarak görebiliyordum.
 
"Sana sorularım var ama..." diyerek oturduğum sandalyede iyice geriye yasladım. Bakışlarım ise dikkatle üzerinde dolaşıyordu. "Bu soruların hepsinin cevabını biliyorum. Sadece benim için biraz açman gerekiyor o konuları. O yüzden lütfen işbirliği yap."

Șaşkın gözleri bana doğru döndüğünde "Hepsine cevap vermelisin." diye ekledim son olarak. Çünkü her an itiraz edecekmiş gibi duruyordu.

Yutkunup kafasını olumlu anlamda salladı ve "Pekâlâ.." diye mırıldandı. "Bildiğim kadarıyla cevap verebilirim sanırım. Yardımcı olmaya çalışacağım."

"Çeşmeköy civarında olan karşılıklı iki evi biliyorsun." Cebimde olan fotoğrafları çıkarıp önüne doğru sürükledim. Bakışları fotoğrafların üzerinde dolanırken durgundu. "Biri senin şu posta kutusundan ilaç aldığın ev. Peki ya diğeri?"

"Bilmiyorum." dedi hızlıca. "Sadece ilaç alıyorum oradan. Tek bağım bu Çeşmeköy ve o ev ile."

"Öyle mi?" Dirseğimi masaya yasladığımda, çenemi elimin avuç içine yerleştirmiștim. "O evde yaşayan bir çift var. Onlar hakkında birkaç sorun olmuș sanırım..."

Duraksamıștı.

Mimiklerine engel olamıyordu. Endişeye kapılmaya başladığı bariz bir şekilde ortadaydı. Titremesi fark etmeden artmaya devam ettiğinde sandalyesinde öne doğru kaydı. Ama elinden geldiğince ifadesiz olmak için çabalıyordu.

"Çift?" Titreyen gözleri üstümde dolanırken "Onlara ne oldu? dedi zorlukla. Bir ara refleksle elimi tutmak adına titreyen parmaklarını bana uzatsa bile uzaklaşmıștım.

Bir bağları vardı.

Arkama yaslandığımda "Onlar kim?" diye sordum direkt. Daha fazla uzatmak istemiyordum.

"Onları tanımıyorum!"

"O hâlde," ellerimi masaya yaslandığımda ayağa kalkmak için bir hamle yaptım. "Merak etmenin bir anlamı yok. Onları da tanımadığına göre, burada olan işim bitti gibi görünüyor..."

GEÇMİŞİN LANETİ -Rotanin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin