Bölüm 20:SAKLAMBAÇ

680 27 7
                                    

Evet kendime diyorum odaya çıkmak yok Selim'e söylediklerini yedirmek var ama daha önce hiç böyle bir şey yapmadım.

Aman doğaçlama yaparım herhalde. Alaz'da içeriye geçince kapıyı kapattım ve gözlerimi yumdum. Başarabilirdim... 

 Yavaşça bahçeye çıktım ve herkesi oturmuş Tarık amcayla Emre'nin babasını mangalın başında buldum...Alaz da anneme 

 ''babamın işi biraz uzamış birazdan gelirler'' 

 dedi. Hazal Selim'in yanına oturmuş hatta onun ağzının içine düşecek kıvama gelmişti. Selim ise bunun farkında değilmiş gibi görünüyor hala telefonuyla oynuyordu.

Kendime hakim oldum ve mangalın yanına gittim. Emre'nin babası 

 ''acıktın mı kızım oldu sayılır zaten bekle getiriyoruz masaya'' 

 dedi ve kısaca beni ordan defetti. Sanırım fazlalıktım. Gerçekten şu an böyle hissediyordum. Gittim masanın Selim ve Alaz'dan en uzak köşesine oturdum.

Ama Emre vardı burada da olsun Selim'in yüzünü görmektense Emre'yle laf dalaşına girerim daha iyi diye düşündüm. Ve bir saat sonra bu düşüncemden dolayı kendime gülüyordum.

Neden mi çünkü şu an Emre beni duvara dayamış ve boğazımı sıkıyor... 

 Tamam bir şey anlamadınız başa sarıyorum. Emre'nin yanına oturduğumu farkettiğimde tüm düşüncelerim olumlu yöndeydi Emre bana yan bakış atıncaya kadar. 

 Neyse dedim bir şey yapamaz sonuçta benim evimdeyiz. Yapmaz değil mi? 

 Ben hareketsiz oturuyor bir yandan da Irmak ve Selim'i izliyordum. Emre benim baktığım yere baktı ve başını sağa sola salladı sonra da telefonuna geri döndü.

 Neden öyle başını salladığını düşünsemde o psikopatın düşüncelerini bilemeyeceğim için boşverdim. Selimlere bakarak düşüncelere dalmıştım ki zil sesini duydum. 

 ''Ben bakarım'' 

 dedim koşar adımlarla kapıya gittim.

Alaz'ın annesi ile babası gelmişti içten bir gülümsemeyle 

 ''hoş geldiniz'' 

 dedim.İkisinden de hoşbulduk sesi yükselirken bu akşamın mutlu bitmesi için dua ediyordum.Sonuçta evimizde böyle tatlı insanlar vardı ve mutlu son lazımdı. 

 Ah saçmalamaya başladım yine sustum ve bahçeye gittim.Etler güzel görünüyordu ve herkes kendi halinde sohbet etmeye dalmıştı.Emre ve ben hariç.Sanırım Selim'e söylediklerini yediremeyecektim.

Ben kendini kitaplarda bulan saf bir kızım işte ne anlarım intikamdan.Kendi kendime güldüm.Emre bana baktı 

 ''yine neye gülüyorsun?'' 

 dedi bende 

 ''kendime kendi halime gülüyorum'' 

 dedim. Salak bu kız dercesine suratıma baktı ve telefonuna döndü yine. Selim ve Hazal kendilerini aşmış ailelerin ortasında öpüşmelerine çok az kalmış. 

 Dayanamadım ve aklımdan geçen saçma ve bir o kadar da çocukça olan düşünceyi dile getirdim. 

''Bütün aileler toplanmış olmamızın şerefine saklambaç oynayalım mı sokakta?'' 

 dedim ve anında bana döne gözlerle beraber pişman oldum. Aileler deki kadınlarda yaşasın diye sesler yükseldi tabi bundan dolayı şirketlerin ortağı olan koca koca adamlarda kabul etti saklambaç oynamayı.

Kim karşı çıkabilir ki karısına? Neyse Emre'nin katil bakışlarıyla beraber yerimden kalktım ve

 ''ebeyi seçelim hadi'' 

 dedim. Selim inanmaz gözlerle bakıyordu gerçekten oynayacak mıyız dercesine.... 

Onu es geçtim ve

 ''ben gönüllü ebeyim haddi 100'e kadar sayıyorum'' 

 dedim ve 30 lu yaşlardaki kadınlar ellerini çırparak gülümsediler. Onları mutlu edebildiğim için bende gülümsedim. Bir ağaç buldum ve saymaya başladım

 ''100 önüm arkam sağım solum sobee'' 

 dedim ve aramaya koyuldum. Sonra bir evin bahçe duvarının en dip karanlık yerinden bir ses duydum.

Dedim kesin bizimkiler buraya saklandı. 

 Koşarak gülümseyerek gittim baktım ve Hazal'la Selim'i farkettim.  Yiyişmek tabirini her ne kadar sevmesemde şu an o ikisinin durumunu açıklayacak başka kelime yok. Titrek adımlarla geri geri gittim beni farketmemişlerdi ve farketmemeleri için de dua ediyordum.

Ama sakar Eylül iş başında! Çöp konteynırına çarptım ayağım acımıştı ve inledim.

Bu sesimle beraber Selim ve Hazal birbirinden ayrıldı ve bana döndü. Ben sarsak adımlarla ağaca doğru yürüdüm ''Selim sobe'' dedim ve oyuna devam edemeyeceğimi haber veren dolu gözlerimle eve doğru yürüdüm. 

 Gecenin karanlığında bir şeye çarptım korksam da belli etmedim ve bakışlarımı yukarıya çevirdim. Emre bana kızgın gözlerle bakıyordu 

 ''sen nasıl bana çarparsın özür dile benden hemen''

 dedi. Normalde olsa çok korkacağım halde onu umursamadım ve yürümeye devam ettim. Arkamdan biri geldi ve kolumdan tuttu.

Beni sürüklemeye başladı. Baktım Emre'ydi. Zorluk çıkarmadım ve beni sürüklemesine izin verdim. Aklımda sürekli Selim ve Irmak'ın görüntüsü canlanıyordu. Emre beni içeri evden içeriye soktu ve mutfağın oradaki duvara yapıştırdı. Elleri boynumdaydı ve canım yanıyordu. 

 ''Bu cesaret nerden geldi sana noldu uysal kızımıza çabuk özür dile benden'' 

 dedi ve daha çok sıktı boynumu. 

 ''Bana ne olduğunu orospu kız kardeşine sor istersen'' 

 dedim ve gerçekten bu cesaret nereden geldi bir fikrim yoktu. Sanırım Emre beni öldürmeye karar vermişti ki birisi Emre'yi üzerimden aldı.

Boğazım yanmaya başladı beni kurtaranın kim olduğuna baktım. 

 Selim!!! 

 Kendime kızsam da şunu düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi

 -Selim şu an yanımdaydı her ne kadar biraz önce Hazal'la olsada şu an benim yanımdaydı....


Sadece SakarlıktıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin